Bebekle doğmak

Tekst
0
Recenzje
Przeczytaj fragment
Oznacz jako przeczytane
Jak czytać książkę po zakupie
  • Czytaj tylko na LitRes "Czytaj!"
Czcionka:Mniejsze АаWiększe Aa

Çabalarımın Meyveleri

Kişisel gelişim çalışmalarının sonunda bir şekilde sağ beynimi kullanmayı öğrendim. Sağ beynim benim içsel gücümün, farkındalığımın yer aldığı alandı. Artık ânda daha fazla vakit geçirebiliyordum. Bunun için de dikkatimi ilk olarak yaptığım işe veriyordum. Eylemlerim son bulmadan kendimi yargılamaktan vazgeçtim. İçimdeki yargıca aldırmadım ve işlerime odaklanmaya devam ettim. Evet, yaptığım pek çok şey mükemmele yakın bile değildi. Ama yeni zeminlerde ustalaşabilmek için deneyime ihtiyacım vardı. Her deneyimi sevgiyle kabul ettim. Böylece daha fazla ânda kaldım ve her zeminin olumlu taraflarına odaklandım. Sağ beynimi almak istediğim sonuçları zihnimde canlandırabilmek için kullandım.

Sağ Beyin Ne Yapar?

Sağ beyin bize yaratıcılık kazandıran alandır. Sağ beynimizi sadece ânda kullanabiliriz. Yani plan, program yapacağımız zaman bir işlevi olmaz. Biz ânda olduğumuz sürece sağ beynimiz kullanıma hazırdır. Burası aynı zamanda farkındalığımızın yer aldığı alandır. Hedeflerimizin her birini aslında sağ beynimizde düşler ve yaratıma geçiririz.

Sol Beyin Ne Yapar?

Öğrenilmiş, ezberlenmiş bilgilerin yer aldığı alandır. Buradaki bilgiler ihtiyaç ânında otomatik olarak kullanıma hazırdır. Farklı bir durum karşısında kaldığımızda bunlar taranır ve atılacak adım benzer eski deneyimlere göre belirlenir.

Ego, bir diğer adıyla içimizdeki yargıç, farklılığa ve yeniliğe açık değildir. Kendini ifade edebildiği yerde, yani sol beyinde kalmak ister. Bu sebeple sürekli yeni bilgi ihtiyacı içindedir. Bir işi eyleme dökene kadar sürekli kurstan kursa, kitaptan kitaba sürüklenme sebebimiz budur.

Zihinde yaratılan bir düşüncenin vücut bulması için eylem şarttır. Eylemlerin davranış kalıpları haline gelebilmesi için de dikkat şimdiye çevirmeli, zihin geçmişle ve gelecekle meşgul olmamalıdır. Tüm bunlar dikkat ve sabır gerektirir.

Ancak içimizdeki yargıç bizi sürekli olarak eylemlerimiz hakkında korku ve endişe duymaya yöneltir. Dolayısıyla dikkatimizi ve sabrımızı kaybeder, içinde bulunduğumuz ândan koparız. Beklentilere kapılıp, derhal yeni zeminlere geçmek isteriz.

Bir sonraki bölümde size yeni düşüncelerimi nasıl eyleme geçirdiğimden ve bu esnada karşılaştığım zorluklardan bahsedeceğim. Sanıyorum aslında işin en can alıcı noktası da burası.

DIŞARIDA NELER OLUYOR?

III. İçimde Bunları Hissederken Dışarıda Neler Yaratıyorum?

Bir dönüşüm yaşayabilmem için hayatımdaki birçok şeyin değişmesi gerekiyordu. Ancak bu şekilde yeni zeminler yaratabilirdim.

Bu süreçte en çok zorlandığım şey eski alışkanlıklarımı bırakmak oldu. Örneğin, beslenme düzenim ve gün içi aktivitelerim bambaşka bir hal almıştı.

Diğer bir taraftan da kendi güvenli alanımı terk etmem gerekti. Daha önce hiç karşılaşmadığım uygulamalara razı oluyordum. Kistlerimi aldırdım, belli aralıklarla serum taktırdım, varis çorapları giydim…

Her ay kendi kendime yaptığım hamilelik testlerinde olumlu sonuç anlamına gelen iki pembe nokta görmek için umutla bekliyor, her defasında hayal kırıklığı yaşıyordum. Birkaç kere elime pembe kalem alıp o kutucukları boyamak istedim. İçimde karmaşık duygularla yüzleşirken, dışarıda da eylemlerim vasıtasıyla hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyordum.

Bu bölümde, istediklerimi yaratmak için yapmam gerekenleri nasıl fark ettiğimi ve kazandığım deneyimleri bulacaksınız.


Ândayım / Eylemdeyim

Bilinçaltımıza ektiklerimizin farkına vardığımızda korkularımız ortaya çıkmaya başlar. Korkularımızla yüzleştiğimizde ise aslında onların illüzyondan ibaret olduklarını kavrarız.

Bizi durmadan eleştiren iç sesimizi susturmayı başardığımızda zihnimiz sakinleşir. İşte o zaman asıl olanın, yani şimdinin farkına varırız. Şimdinin gücü çok fazladır, çünkü yeni bir şey yaratabileceğimiz tek zaman şimdidir. Yaratım için ilk şartsa “eylem”dir.

İstediklerimizin farkına varıp, onları gerçekleştirmek için eylemde olmalıyız. Zor veya kolay diye düşünmeden, zihnimizim yarattığı etiketlerden sıyrılarak hareket etmeliyiz. Ânda kalmanın eğlenceli tarafı, geçmiş ve geleceğin ortadan kalkmasıdır. Artık sadece içinde bulunduğumuz ân vardır. Dolayısıyla uzun, kısa, geç, erken kavramlarına burada yer yoktur. Ânda sadece eyleme, harekete, enerjiye yani yaratıma yer vardır.

Siz de hayatınıza yeni bir şeyler katmak istiyorsanız, durmayın, beklemeyin. Eyleme geçin!

Detoks

Kendi bedenimin kontrolünü ele almaya karar verdim. Uzun yıllar ağırlıklı olarak ambalajlı gıdalar tüketmiştim. Bilinçsizce beslenmem bir süre sonra fazla kilolarla karşılaşmama sebep oldu. Hamilelikten önce hem bu kilolardan kurtulmalı, hem de vücudumu toksinlerden arındırmalıydım. Sanıyorum evliliğimizin altıncı senesinde ilk defa detoks hakkında bir şeyler duydum ve bir deneme yapmak istedim.

Detoks sayesinde bedenimi keşfetmek yolunda çok büyük bir adım attığımı söyleyebilirim. İştahlı bir Türk kızı olarak, doğru zannettiğim birçok şeyin yanlış olduğunu bu sırada öğrendim. İlk detoksumdan sonra düzenli olarak her sene detoks yapmaya başladım. Zaman içinde sağlıklı beslenerek ve vücudumu alkali tutarak fazla kilolarımdan arındım.


Detoks Nedir?

Detoks aslında vücudumuzun her gün yaptığı bir arınma işlemidir. Fakat modern yaşam sebebiyle artık gün içinde toksinlere çok daha fazla maruz kalmaktayız. İlaçlar, katkı maddeleri, antibiyotikler, kirlilik, dezenfektanlar, bilgisayar ve cep telefonlarının yaydığı elektro manyetik dalgalar, işlenmiş gıdalar… Bu yoğun kirlenme karşısında vücut optimum çalışma temposunda kendini yenilemek ve yeniden inşa etmek için gerekli günlük enerjiyi sağlayamaz.

Asitli besinler, olumsuz duygular ve çeşitli dış etkenler vücudumuza toksinlerin girmesine sebep olur. Bu toksinler vücudumuzun günlük detoks işlemi sırasında atılamaz ve birikirlerse, belli bir zaman sonra vücudun işleyişine zarar verirler. Önce vücudumuzun ph dengesi bozulur ve enerjimiz düşer, sonrasında da iç organlarımız görevlerini yapamaz hale gelir ve bu da bize hastalık olarak yansır.

Detoks yapmak, vücudumuza zaman ayırarak bir uzman klinik bünyesinde bu toksinlerden kurtulmaktır. Bu uygulamanın ideal süresi ilk sefer için yedi ila on gün arasındadır.

Duygularımızın, tükettiğimiz gıdaların ve bulunduğumuz ortamların farkına varırsak zamanla daha az toksin almaya başlarız. Böylece vücudumuzun verimli çalışabilmesi için elverişli koşullar sağlanmış olur.

Hamile kalmadan önce yaptığım son detoksta amacım biraz daha farklıydı. Yediklerimin vücudum üzerinde nasıl bir etki yarattığını artık biliyordum. Seçimimi sağlıklı gıdalardan yana yapıyordum. Ama düşünce ve duygularımın her ân bilincinde olamıyordum. Böyle olunca, geçmişte karşılaştığım olumsuzluklarla geleceğe dair endişelerim her daim zihnimi kurcalıyor ve bünyemde toksik etkiler bırakıyordu. Yaşadıklarımdan dolayı vücudumun bir bebek büyütmek için duygusal yönden çok kirli olduğuna karar vermiştim. Bu yüzden son detoksumda asıl amacım duygusal açıdan temizlenmekti.

Yeni bilincim sayesinde asidik gıdalarla asidik duyguların vücudumda aynı etkileri bıraktığının farkına varmıştım. Detoksun yardımıyla zihnen ve bedenen temizlenip arındım. Kendimi bebeğime hayat vermek için hazır hissetmeye başladım.

Kişisel gelişim çalışmalarının sonunda bir şekilde sağ beynimi kullanmayı öğrenmiştim. Sağ beynim benim içsel gücümün, farkındalığımın yer aldığı alandı. Bu zamana kadar bu alanda farkında olmadan yol açtığım hasarları da temizlemem, onarmam gerekiyordu. Bu sebeple kayropraktik çalışmalarına katıldım.


Asidik Duygular Nelerdir?

Kin, nefret, öfke, endişe, şüphe, kararsızlık, stres gibi negatif odaklı duygularımız asidik duygulardır. Bu tür duyguların kökü korkudur.

Asidik Gıdalar Nelerdir?

Peynir, kırmızı et, alkollü içkiler, ambalajlı gıdalar, konserve gıdalar; kısacası doğal olmayan, işlenmiş her tür besin kaynağı.

Kayropraktik Çalışmaları

Yeni bilincim sayesinde olumsuz düşüncelerin, ânı yaşamak yerine geçmişe ve geleceğe odaklanmanın bedenimde nasıl hasarlara yol açtığı görmüştüm. Enerjimi nasıl düşürdüğümü, kendimi nasıl bir toksin bombardımanına soktuğumu fark etmiştim. Kendi kendime verdiğim bu hasarları daha da ağırlaştırmadan yok etmek istiyordum.

Bu sebeple kendimi zihnen eğitene ve böylelikle şifa bulabilecek bir seviyeye ulaşabilene kadar kayropraktik çalışmalarından destek almaya karar verdim.


Kayropraktik Ne Demek?

Kayropraktik Eski Yunancadan gelen bir kelimedir. Anlamı, “elle yapılan uygulamalar”dır. Bu yöntem sinir sistemi, eklem ve omurgayla ilgili sıkıntılarda uygulanmaktadır.

Stres, korkular, hastalıklar, yanlış beslenme, uykusuzluk, doğadan kopukluk, iletişimsizlik, aşırı çalışmak… Bütün bunlar insan vücudunda fazla enerjinin, elektriğin birikmesine ve sistemin düzgün çalışamamasına yol açar. Bu durumda vücut kasılır, tıkanır ve yoğun enerjiden kurtulamadığı için de yaşam kalitesi düşer. Sonrasında ağrılar baş göstermeye başlar. Kişi kendini iyi hissetmez. Hatta bazen vücutta hiçbir terslik olmamasına, bütün tahlillerin düzgün çıkmasına rağmen hastalıklar görülür. Kayropraktikle bu sıkıntılara çare bulunabilir.

 

Kayropraktik uzmanı Doktor Ayşegül Öztürk ile hamilelik ve kayropraktik üzerine sohbet ettik. Faydalanacağınızı düşündüğümüz bu sohbeti kitabın en sonunda yer alan ekler kısmında bulabilirsiniz.

Bebek Çalışmaları

Evliliğimizin yaklaşık beşinci senesinden sonra korunmaktan vazgeçmiştik.

Regl tarihlerim çok düzenli değildi. Birkaç ayda bir vücudumda kistler oluşuyordu. Bunun karmaşık duygularımın bir yansıması olduğunu daha sonra net bir şekilde kavrayacaktım. Ama ilk başlarda bu kistlere bir anlam veremiyordum.

Bu düzensizlik içinde regl tarihlerimi takip ederek hamile kalmak için elverişli günleri tespit edemiyordum. Biyoloji derslerinden aklımda kalan bir diğer yöntem ise vücut ısısını ölçmekti. Yumurtlama dönemlerinde vücut ısısının yarım ila bir derece arasında yükseldiğini hatırlıyordum. Ama ben regllerimde düzensizlik yaşadığımdan bu yöntemden de çok faydalanamadım.

Vücudum, duygusal yaşantıma tepki veriyordu. Eşimle konuya tam olarak odaklanamayışımızdan ötürü aynı ânda aynı şeyi isteyip yaratamıyorduk.

Doktora gitmeye karar vermeden önceki aylarda, mısır çarsısından bitki çayları alıp içmek, mesir macunu ve bolca maydanoz yemek, ilişki sonrasında ayak kaldırmak gibi bir sürü arkadaş tavsiyesini ve kocakarı ilacını çok da inanmayarak denedik.

Ancak bu arada ilişkimizde yaşadığımız iniş çıkışlar sebebiyle bu konuda da bir tutarlılık gösteremedik.

Ne zaman ilişkimiz yeni bir düzeye taşındı, biz de bu işte bir uzmana danışmaya karar verdik. Uzmanı bulma işini eşim üstlendi. Bana konu ile ilgili, istekli olduğunu göstermek istiyordu.

Tüp Bebek Kliniğinde

Çocuk sahibi olma isteği bizi özel bir tüp bebek kliniğine kadar getirmişti ve asıl macera şimdi başlıyordu.

Jinokolog Doktor Halit Bey ile ilk buluşmamız oldukça sıcak geçti. Önce hikâyemizi dinleyen doktorumuz daha sonra bizi nasıl bir sürecin beklediğinden bahsetti. Bizi daha iyi tanımak için beni yumurta takibine aldı, eşimi de sperm kontrolüne yolladı.

Aslında süreç oldukça net gözüküyordu. Önümüzde iki seçenek vardı. Her iki seçenek için de öncelikle yumurta takibine alınmam gerekiyordu.

Mikroenjeksiyon: Yumurtanın döllenmek için en uygun olduğu aşamada, anestezi altında benden aldıkları ve kaliteli olarak ayırdıkları yumurtalar ile eşimden aldıkları ve uygun buldukları spermleri laboratuvar ortamında bir araya getireceklerdi. Her bir yumurta içerisine bir sperm enjekte edilecekti. Daha sonra yeni döllenmiş yumurta, yani embriyo, vajinal yolla rahmime yerleştirilecekti.

Bu tedavi şekline uygun bir aday olabilmek için yumurtlamamın (ovülasyon) düzenli ve yumurtalarımın kaliteli olması gerekiyordu.

Tüp bebek: Bu yöntemde benden anestezi altında toplanan yumurtalar ile eşimin verdiği spermler uygun laboratuvar ortamında bir araya getirilecekti. Döllenmenin gerçekleşmesi halinde bir ila üç gün boyunca bölünmesi izlenen embriyolar eğer sağlıklı gelişme gösterirlerse bana jinekolojik muayene sırasında aktarılacaklardı.

Görünen o ki her iki seçenekte de önemli olan kaliteli yumurtanın gelişmesiydi. Gerisi kolaydı.

Her iki uygulamada da birden fazla yumurta dölleneceği ve rahmime konacağı için aynı ânda birden fazla embriyonun tutunması mümkündü. O sebeple ikiz bebek sahibi olma ihtimalim çok yüksekti.

Eğer üç embriyo birden tutarsa doktorlar bu durumu “çoğul gebelik” olarak adlandırıyordu. Böyle bir gebelik riskli gebelik katagorisine giriyordu. Bu sebeple, annenin sağlığı ve bebeklerin gelişimi için doktorlar üçüz gebeliği tekil veya ikiz gebeliğe indirgemeyi önerebiliyordu. Bunun için karından yapılan bir iğneyle istenmeyen embriyolar sonlandırılıyordu. Doktorların genel kararı, eğer annenin sağlığı uygunsa iki embriyo ile gebeliğe başlamak oluyordu.

Kendimi ikiz bebek fikrine alıştırmaya başladım. Yaşasın, bir ânda iki bebeğim birden olacaktı! Tüp bebek tedavisinde ikiz bebek olasılığının yüksek olduğunu duymuştum. İkiz bebek sahibi olmanın benim için bir mahsuru yoktu. Onlara nasıl bakacağımı düşünmeye başlamıştım bile.

İlk testlerin ve yumurta takibinin sonunda Halit Bey, bende kaliteli yumurta oluşmadığını ve öncelikle buna odaklanmamız gerektiğini söyledi.

Bir ânda gerçekler yüzüme çarpmaya başlamıştı. Çok mu geç kalmıştım? Tüp bebek için uygun bir aday değil miydim? Hani herkes tüp bebekle çocuk sahibi olabiliyordu? Bu bilgiyi ne zaman ve ne şekilde bilinçaltıma kaydetmiştim? Neden benim kaliteli yumurtam yoktu? Ya hiçbir zaman oluşmazsa ne olacaktı?

Olumsuz düşünmemeye çalışıyordum. Ama olumlu düşünmeme yardımcı olacak bir bilgiye de sahip değildim.

Halit Bey beni ekibin bünyesindeki aile hekimine, Doktor Murat Bey’e yönlendirdi.

Detokstan sonra vücudumla ilgili ikinci büyük farkındalığımı onunla beraber geçirdiğimiz süre içinde yaşadığımı söyleyebilirim.

Aile Hekimi

Birkaç testle tahlilden sonra Murat Bey beni karşısına aldı ve bu işi başaracağımızı söyledi. Bana kaliteli yumurta gelişiminin mümkün olduğunu açıklayıp, daha önce benzer durumlarda bulunan hastalarından bahsetti. Bu kişilerin başarılarıyla umut bulmuştum.

Sanıyorum kendi hikâyemi yazmak için bana ilham veren de bu oldu. Ben de doktorumun anlattığı başarı hikâyelerinden birine imza atmaya karar verdim. Böylelikle bu süreçte kendini karanlıkta hisseden birilerine ışık olacaktım. Başkaları yapabildiyse ben de yapabilirdim. Hem bu işe daha yeni başlamıştım, vazgeçmek için çok erkendi.

Başarı için bedenimin bazı yönlerden iyileşmesi gerekiyordu. Son senelerde kendime yaşattıklarımı düşününce aslında buna çok da şaşırmamıştım. Artık farkındaydım. Başıma gelen olayların ne sebeple yaşandığını anlayabiliyordum. Evren bana yaratıma geçmem gerektiği mesajını veriyordu. Artık olumsuz yaratımlarla işim yoktu. İstediğimi yaratabildiğimi görecektim.

Yeni şeyler ortaya çıkarabilmek için değişime, yeni bilgilere ve yeni eylemlere ihtiyacım vardı. Önümdeki bu yenilenme yolculuğunda Murat Bey bana destek verecekti.

Doktorum ilk olarak yumurta kalitesini etkileyen kontrol mekanizmalarından bahsetmeye başladı. Başta ismini bile zor hatırladığım bu değerler bir süre sonra ezberimden çıkmaz oldular.


Üç Aşamada Kucağa Sağlıklı Bir Bebek Almak

1- Olgunlaşmış, kaliteli yumurtayı spermle doğru zamanda buluşturabilmek.

2- Hamile kaldıktan sonra embriyonun tutunabilmesini ve sağlıklı bir gelişim gösterebilmesini sağlayabilmek.

3- Rahat bir hamilelik ve başarılı bir doğum için gerekenleri yapabilmek.

IV. Tüm Yönleriyle Tedavi

Vücudumu Tanıyorum

Polikistik over sendromu (PCOS) ve endometriosis

Kendimi bildim bileli regl periyodlarım düzensizdir. Bazı aylar iki hafta boyunca sürdükleri olmuştur. Tarihlerini belirleyemediğim için hiçbir arkadaşım gibi regl günlerime hazırlıklı olamadım. Çoğu zaman yolda, okulda, hatta bir keresinde Eminönü’nde sarı pantolonumla yakalandığımı bilirim.

Zamansız olmasının dışında bu özel günlerin ağrılı geçmesi ve normalden uzun sürmesi de benim genç kızlığımda yaşadığım sıkıntılardandı.

Düzensizlik sebebiyle gittiğim ilk jinekolojik muayenede rahatsızlığıma PCOS (polikistik over sendromu) teşhisi kondu. Yumurtalıklarımda birden fazla kist bulunuyordu. İlaç kullanmak istemediğimden ve o sırada düzenli regl olmak bana bir şey ifade etmediğinden kistlerim ile yaşamaya başladım. Regl tarihlerim arasında üç dört ay gibi gecikmeler oluyordu. Bu sürenin sonunda doktor tavsiyesi ile aldığım ilaçlar bir süreliğine işe yarasa da kısa bir süre sonra şikayetlerim geri döndü.

Kistler bende zamanla tüylenme, kilo artışı ve son olarak da insülin direnci gibi sorunlar yarattı. Bir endokrin profesörünün yönlendirmesiyle insülin direnci için düzenli ilaç kullanmaya başladım. Bu ilaç sayesinde hem regl dönemlerim düzene girmiş, hem de kilo kaybetmeye başlamıştım.

Yine de kist oluşumunun önüne geçilememişti. Halit Bey’e gidince bunun endometriosisle ilgili olduğu anladım. Bu benim için yeni bir bilgiydi. Eskisi kadar sık olmasa da belli aralıklarla oluşan kistlerimin adı “çikolata kisti” idi.

Yeni tanıştığım kistlerimin yumurtalıklarım üzerindeki etkisiyse sandığımdan büyüktü. Çünkü bu kistler salgıladıkları sıvılarla kaliteli yumurta oluşumunu engelliyorlardı. Dolayısıyla onlar temizlenmeden vücudumun kaliteli yumurta üretmesi mümkün değildi. Sonradan edindiğim başka bir bilgi de çikolata kistlerinin her on beş kadından birinde olduğuydu. Pek çok kadın bunun farkında bile değildi.

Öğrendiğim en önemli şey, vücudumda birçok kist olduğu ve hepsinin de farklı sebeplerden oluştuğuydu. Bu sebeple de uygulanması gereken tedavi hepsi için ayrı ayrıydı. Biri için ilaç almak yeterliyken, bir diğeri için ufak bir operasyon geçirmem gerekiyordu.

Benim için eylem zamanıydı. Tedaviye başlamadan önce oluşan kistlerim bir iki operasyonla temizlendi. “Kist aspirasyonu” olarak adlandırılan bu operasyonlar basit kist alma işlemleriydi. Şu şekilde yapılıyorlardı: Laboratuvar ortamında ince bir iğne ile bu kistlerin içindeki sıvı emiliyor ve bu sayede kistler kurutuluyordu. Operasyonlar sırasında hissettiğim acı, sancılı bir regl ağrısı gibiydi. Bu işlem istenirse anestezi altında da yapılabiliyordu ama ben tercih etmedim. Sonrasındaysa antibiyotik tedavisi uygulandı ve bir iki gün dinlenmem önerildi.

Tiroit Bezleri


Tiroit bezleri yumurta kalitesini etkileyen faktörlerden bir diğeridir. Yavaş çalışması da hızlı çalışması da yumurta oluşumuna yansır. Tiroit hormonu seviyesindeki düzensizlik gebelikte düşük ihtimalini artırır. Gebelik ve emzirme döneminde iyot yetmezliği ise bebeklerde zekâ geriliğine sebep olur.

İlk üç ayda anneden göbek kordonu yoluyla aktarılan tiroit hormonları azsa, bebeğin beyni yeterince gelişemez. Bu sebeple infertilite tedavisi ve sağlıklı bir gebelik için tiroit bezlerinin çalışması gözlenmelidir. Herhangi bir düzensizlik tespit edilmesi durumda ilaç tedavisi uygulanır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, altı haftalık aralıklarla test yapılarak dozun ayarlanması gerektiğidir.

Tedavim sırasında tiroit bezlerime de bakıldı. Buradaki ufak nodüllerle de ilk o zaman tanıştım. Dört beş tane nodülüm olduğu tespit edildi. Ama endişe edilecek büyüklükte değillerdi. Tedaviye engel teşkil etmiyordu.

Yine de kontrollü olabilmek adına tedavi boyunca bir iki kere daha test yaptırdık. Herhangi bir düzensizlikle, az veya çok çalışması gibi bir durumla karşılaşmadım.

Beslenme

Bütün bu süreçte yediklerime çok dikkat etmem gerekiyordu. İşlenmiş, ambalajlı gıdalar yerine doğal, saf gıdaları tercih edecektim. Çürüyen gıdalar yemem gerekiyordu bir anlamda. Hayvansal gıdaya ara verecektim. Daha çok sebze ve meyve ağırlıklı beslenecektim. Bu tür beslenme benim detokstan bildiğim bir şeydi. Çok zorlanmadım.

Murat Bey, kaliteli yumurta üretene kadar hayvansal gıda tüketmemem gerektiğini söyledi. Çünkü hayvansal gıdaların içinde “dioksin” denen bir madde vardı ve kaliteli yumurta üretimine engeldi. Bir süre için vejetaryen oldum. Balık yerken bile çok dikkat ediyordum. Yiyebildiğim sadece belli başlı balıklar vardı. Doğal ortamda yetişmeleri ve çok derin su balığı olmamaları gerekiyordu. Çünkü derin su balığı olurlarsa bu sefer de fazladan cıva alabilirdim.

Kitabın en sonunda yer alan ekler kısmında dioksinle ilgili daha ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz.

Soya sosu

Vücudumu embriyo yüklemesine hazırladığım sıralarda, doktorum besin takviyesi olarak organik soya sosu (tercihen tuzsuz olanlarından) kullanmamı önerdi. Soya sosunun fiziksel direnç üzerinde doğal bir etkisi olduğunu, yumurta tutunmasında etkili olabileceğini belirtti.

Hamileliğimin ilk üç ayında ağırlıklı olarak Çin yemekleri yedim. Sanırım bilinçaltım beni bir şekilde soya sosunun ağırlıklı kullanıldığı bu mutfağa çekiyordu.

To koniec darmowego fragmentu. Czy chcesz czytać dalej?