Basit Düşün

Tekst
0
Recenzje
Przeczytaj fragment
Oznacz jako przeczytane
Jak czytać książkę po zakupie
  • Czytaj tylko na LitRes "Czytaj!"
Czcionka:Mniejsze АаWiększe Aa

Öyleyse durum değerlendirmesi yapalım. Ana hedefinizin ne olduğuna kadar verdiniz. Kendinize bir amaç edindiniz. Şimdi hedefinize hangi zaman çerçevesinde ulaşacağınızı belirlemeniz lazım. Birçok araştırma tarafından kanıtlandığı üzere, iyi niyetlerle belirlenmiş hedefler, hatta belirgin amaçlarla belirlenmiş olanlar bile, ne zamana kadar başarılmış olmaları gerektiği belirtilmediğinde kolayca suya düşebilirler. Kuponların üzerine son kullanma tarihi basmanın, insanlara onları kullanmak için sınırsız zaman vermekten daha iyi olduğunu gösteren klasik bir pazarlama çalışması, değinmeyi en sevdiğimiz araştırmalardan biridir. Kuponların kullanım sürelerinin kısa ya da uzun olması önemli olmaksızın, araştırmacıların “bitiş tümseği” dedikleri bir olgu açığa çıkar. Bir diğer deyişle, son kullanma tarihi yaklaştıkça, tüketiciler fırsatları kaçırmamak için kuponları kullanırlar36.

Konu kendimize hedef belirlemek olduğunda da tamamıyla aynı eğilimi gösteririz. Bu nedenle bağlayıcı son kullanma tarihleri belirlemek, omuzlarımıza yük bindirme ihtimali olsa da (bu konuyu bir sonraki kuralda daha detaylı işleyeceğiz) faydalıdır. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü öğrencilerinin, makalelerini dönem sonu yerine kendi belirleyecekleri, bağlayıcı bir tarihte teslim etmelerine izin verildiğinde de aynı durum yaşanmıştır37. Belirledikleri teslim tarihini kaçırdıkları her gün için kendilerinden yüzde bir not kırılacağını bilmelerine rağmen, çoğu öğrenci kendi teslim tarihini belirlemeyi tercih etmiştir. Ancak öğrenciler bu seçimlerinin çalışmaları üzerindeki olumlu etkilerine dair önceden fikir sahibi olmuş, kendi bitiş tümseklerini oluşturmanın gücünün farkına varmışlardır. Bu tercihleri de hocaları tarafından belirlenen teslim tarihleriyle ilerlemeye karar veren arkadaşlarına oranla daha yüksek başarı elde etmelerini sağlamıştır. Peki tüm bunlar, siz ve hedefleriniz için ne anlama gelir? Elbette ana hedefinize ulaşmak için kendinize bir teslim tarihi belirlemeniz gerekmektedir. Örneğin forma girmeye karar verip bunu bir saatten az sürede 10 km koşarak başarmaya azmettiyseniz, bu başarıya en geç ne zaman ulaşacağınızı da belirlemeniz gerekmektedir.

Asıl işin henüz sabah koşunuz için yataktan bile çıkmadan ya da bir sonraki sigarayı içmekten kaçınmadan çok önce başladığı şimdiye kadar anlaşılmıştır herhalde. Asıl iş, hedefinizi nasıl belirleyeceğimizi düşünmekle başlar. Bunu doğru biçimde yapmak, tek bir hedefe odaklanmak, bu hedefle ilgili net olmak ve bir teslim tarihi belirlemek iş daha başlamadan çabalamayı gerektirecektir. Ancak hedefe daha başından emek vermek, planınıza sadık kalma ihtimalinizi artırarak emeğinizin hakkını verecektir.

3. Kural: Hedefinizi atılması kolay adımlara bölün

Londra Olimpiyatları’ndaki pist bisikleti yarışlarının son günü. Chris Hoy, yarışmacıların motorlu bir hız bisikletini (Derny olarak da bilinir) takip ederek hız kazandıkları yarışmaya hazırlanıyor. Daha önce beş altın olimpiyat madalyası kazanmış Hoy, tüm zamanların en donanımlı İngiliz olimpiyat atletlerinden biri olmaya aday. Bitişe iki buçuk tur kala Derny pistten ayrılıyor ve gerçek yarış başlıyor. Grubun en önüne geçen Hoy için başlangıçta işler yolunda görünüyor. Ancak bitişe yalnızca yarım tur kala Alman atlet Max Levy öne geçiyor ve bir anlığına kazanacak gibi görünüyor. Hoy yarışın son anında hız alıyor ve İngiliz bisiklet yarışları hayranlarının oldukça aşina oldukları bir stille pedala asılıp yarışı bir bisikletin üç çeyreği kadar mesafeyle kazanıyor.

Chris Hoy o yılın tek başarılı bisikletçisi değildi. İngiliz bisiklet takımı o yılki on altın madalyanın yedisini kazanmıştı. Dönemin performans direktörü David Brailsford’a bu başarının ardında neyin yattığı sorulduğunda, atletlerin kendilerini tamamen buna adadıklarından bahsedeceği beklenebilirdi. Hoy’un haftanın otuz beş saati yaptığı zahmetli antrenmanlarını kapsayan, hatta molalarda, dinlenme süresini böler diye markete bile gitmemesini gerektiren yorucu rutiniyle ilgili uzunca konuşması bile hoş görülebilirdi. Ya da o hafta ikinci altın madalyasını kazanan Laura Trott’un performansına vurgu yapması beklenebilirdi. Fakat bunların hiçbirini yapmadı. Bunun yerine, başarı ihtimalini maksimuma çıkarmak için takımın geliştirdiği yaklaşıma dikkat çekti.

Bu yaklaşım “sıradışı kazanımlar” diye adlandırılmıştı ve her tarafından basit düşün prensipleri akıyordu. Hoy’un altın madalya kazanan performansının sabahında Brailsford’un açıkladığı üzere:

Prensip, bisiklete binmekle ilgili akla gelen her şeyi önce parçalara ayırıp, her birini yüzde bir oranında geliştirdikten sonra yeniden bir bütün haline getirerek kayda değer bir gelişim elde etme fikrinden ortaya çıktı.

Brailsford’un her şeyden kastı gerçekten de her şeydi. Bisikletlerin aerodinamiklerini analiz edebilmek için rüzgar tünelleri kullanıp bisikletleri rüzgara daha dayanıklı hale getirdi. Hijyen konusunda da bazı değişiklikler yaptı. Örneğin enfeksiyon riskini azaltmak için antibakteriyel jel kullanımını önerdi. Hatta takım kamyonunun zemini beyaza boyatıldı. Böylece bisikletin mekanizmasına zarar verebilecek her türlü toz ve kir önceden tespit edilebilecekti38. İngiliz Takımı 2016’da, yanlarında Brailsford olmadan da sıradışı kazanımları ileri boyutlara taşıyarak, küçük kazanımlar elde etmeye devam etti. Eldiven kullanmak yerine bisikletin gidonlarına sıvı tebeşir sürmeye başladılar, hatta bazı kadın atletlerin sele üzerinde otururken hissettiği acıyı azaltmak için bikini bölgesi ağdasını bile yasakladılar. Eve kayda değer altı altın madalya ile döndüler 39.

Elbette ki hepimiz olimpiyat atleti olamayız. Ya da elimizin altında İngiliz olimpiyat takımının kaynakları bulunmayabilir. Ancak benzer teknikleri, ucunda altın madalya olmadan da hedeflerimize ulaşma yolumuzda kullanabiliriz. Buna “bölümlemek” ya da hedefi bileşenlerine ayırmak denebilir. Bölümleme terimi aslen, hafıza mekanizmasıyla ilgili ortaya atılmıştır40. Örneğin uzun bir rakam dizisini parçalara ayırınca ezberlemek daha kolaydır. Bunu deneyerek görebilirsiniz. 0434756863 rakamlarını tek bir sayı halinde ezberlemeye çalışın. Tamamını hatırlayabiliyor musunuz diye görmek için kendinize on saniye tanıyın. Şimdi benzer bir rakam dizisini hatırlamaya çalışın, ancak bu kez parçalara ayrılmış haliyle: 0532-799-813. Bilgiyi zihninizde bu şekilde toparlamak daha kolay olmalı. Uzun vadeli hedeflere ulaşmaya çalıştığımızda da benzer etkiler görürüz. Uzun vadede gerçekleştirilmesini istediğimiz uzun bir aktivite listesi oluşturduğumuzda, bu listedeki her şeyi başarma ihtimalimiz, hepsini belirli adımlara ayırdığımızda sahip olacağımız başarı ihtimalinden düşük olacaktır.

Hedefi belirli adımlara bölmenin iki farklı yolu vardır. İlk yol, Brailsford sayesinde örneklendirilmiş ve en uç noktada deneyimlenmiştir. Burada hedef, nihai hedefe ulaşmak için tamamlanması gereken görevlere karar vermektir. Ülke genelindeki iş bulma kurumlarında başvurduğumuz bölümleme türü de budur. Paul ve onun gibi iş arayanlar (“Giriş” bölümüne bakınız) yalnızca “iş bulmaya” çalışmamıştır. Onlara iş bulma hedeflerini; özgeçmişlerini geliştirmek, iş görüşmeleri için uygun kıyafetler edinmek, yeterli sayıda iş başvurusu yaptıklarına emin olmak gibi belirli adımlara bölmeleri öğütlenmiştir. Siz de aynısını yapabilirsiniz. Örneğin bir maratona hazırlanıyorsanız, mantıklı bir antrenman programının, her biri koşu yetilerinizi geliştirmeye yarayacak bir dizi farklı unsuru içermesi gerekmektedir. Uygulanması muhtemel program, aralıklı antrenman türünde olacaktır. Örneğin yüksek yoğunlukta ve düşük hızda koşu egzersizlerinin yanı sıra, yüzme, ağırlık kaldırma ya da pedal çevirme türünden egzersizler yapmak, bedene iyileşme süresi tanımak için haftanın bir günü dinlenmek gibi, aralıklı bir dizi farklı metotlar içermelidir41. Aynı prensipler işyerinde de geçerlidir. Örneğin okul müdürüyseniz ve okulun performansını artırmak istiyorsanız, öncelikle öğretmen alımını nasıl gerçekleştirdiğinize, çalışanlara ne tür eğitimler verdiğinize, başarıyı artırmak için ne tür etkinlikler planladığınıza (kahvaltı etkinliği gibi) ve geri bildirim alıp verme konusunda nasıl kurallar uyguladığınıza odaklanmanız gerekir. (“Bu konu “geri bildirim” bölümünde işlenmiştir.)

 

Bölümlemenin ikinci türünde ise, nihai hedef zaman dilimlerine ya da devamlı görevlere bölünür. Yani tamamlamanız gereken farklı görevleri düşünmek yerine, nihai hedefinize ulaşmak için her hafta ne kadar zaman ayırmanız gerektiğini düşünürsünüz. Bu alandaki ufuk açıcı çalışmalardan biri, yarım yüzyılı aşkın süre eğitim ve psikoloji alanlarına katkıda bulunmuş ünlü psikolog Albert Bandura tarafından yürütülmüştür. Meslektaşı Dale Schunk’la birlikte, matematikte zorlanan öğrencilere yardım etmenin farklı yollarını aramışlardır42. Katılımcı öğrenciler okul ortamında matematik dersi görürler. Öğrencilere 42 sayfalık, 258 adet problem içeren bir kitapçık dağıtılır ve tüm problemleri, her biri otuz dakika süren yedi ayrı oturumda çözmeleri gerektiği söylenir. Sonrasında farklı gruplara bölünürler. Gruplardan birine her oturumda altı sayfa problem çözmeleri öğütlenir. Bu bölümleme grubudur ve nihai hedefleri onlar için altından kalkılması daha kolay parçalara ayrılmıştır. Diğer grup da aynı hedefe sahiptir ama onlara hedefi nasıl parçalara ayırabilecekleriyle ilgili bir tavsiye verilmeksizin, yalnızca yedi oturumun sonunda kırk iki sayfanın tamamını bitirmiş olmaları gerektiği söylenir. Peki, sonra ne olur? Hedeflerini parçalara bölmeleri öğütlenen çocuklar görevlerini çok daha hızlı tamamlarlar. Yalnızca diğer gruptan daha yüksek bir puan almakla kalmaz, daha önce hiç ilgilerini çekmeyen matematiğe de daha çok ilgi duymaya başlarlar. Günlük hedefleri başarmak, özgüvenlerini ve öz yeterliliklerini artırır. Her oturumda belirli bir hedefe odaklanmak, diğerlerine oranla daha iyi ve daha hızlı öğrenmelerine yaramıştır.

İkinci tür bölümleme günlük, haftalık ya da aylık olarak tekrarlamanız gereken bir göreviniz olduğunda özellikle faydalıdır. Örneğin sigarayı bırakmaya çalışıyorsanız, her seferinde yaşadığınız güne odaklanmak mantıklıdır. Böylesi hem daha basittir hem de bu sistemin içinde motive olmak daha kolaydır çünkü önümüzdeki altı ay sigarasız kalacağınızı düşünmek yerine yalnızca içinde bulunduğunuz günü düşünürsünüz. Para biriktirmek istiyorsanız yıllık ana hedefinizi aylık miktarlara bölebilirsiniz. Eğer işteki yıllık hedefi yakalamak istiyorsanız da, her ay, her hafta ve hatta her gün için belirli bir görev tanımlayarak bunu başarabilirsiniz. Bu tavsiye Profesör Bob Boice’un verdiğinden çok da farklı değildir. Profesör Boice genç akademisyenler üzerinde yaptığı bir araştırmada “günde bir sayfa” yazanların diğerlerine göre daha başarılı olduğunu keşfetmiştir. Bu kişilerin kariyerlerinde ilerleme ihtimalleri, belirli aralıklarla sabahlayarak bir oturuşta yazanlara göre daha yüksektir43. Benzer bir yaklaşım (Singapur ofisimiz de dahil olmak üzere) dünyanın çeşitli bölgelerindeki ofislerde uygulanmaya başlanmış, özellikle mühendislik, bilişim ve yazılım geliştirme alanlarında faaliyet gösteren yeni teknoloji şirketleri arasında popülerlik kazanmış çevik proje yönetimi için de etkisi kanıtlanmıştır44. Çevik yönetim, projeleri haftalık “sürat koşularına” böler ya da ekip üyeleri arasında iş bölümü yapma, öncelik sırası belirleme ya da karara varma gibi alanlarda günlük “hamle” taktiklerini kullanır.

Hedefinizi ister zaman dilimlerine ister farklı aktivitelere bölün, bölümlendirme çalışmalarının amacı, uzun vadedeki hedeflerin önemsiz olduğu sonucuna varmak değildir. Aksine, psikologlar asıl önemli unsurun, uzun vadeli hedefleriniz (“nihai hedef”) ve kısa vadeli amaçlarınız (“yakın hedef”) arasındaki etkileşim olduğu sonucuna varmıştır45. Nihai hedef, asıl hedefinize ulaşmaktaki motivasyonunuzu (Altın Olimpiyat madalyası kazanmak ya da işyerindeki performansınızı artırmak gibi) canlı tutarken, “yakın hedef” içinde bulunduğunuz anda tamamlamanız gereken görevleri (bir bisikletin aerodinamiklerini geliştirmek ya da sunum becerileriniz üzerinde çalışmak gibi) daha iyi tanımlayabilmenize yardımcı olur. Bir psikoloğun dediği üzere “uzak hedeflerinizi günlük hayatın angaryasıyla harmanlamayı”46 bilmeniz gerekir. Bölümlemenin en temel derslerinden biri, her ayrı bölümün bir araya geldiğinde nihai hedefinize ulaşmanızı sağlayacağından emin olmaktır.

Bu bölümde belirlenen üç altın kural, hedefinize ulaşma yolunuzda sizlere yardımcı olacaktır. İlk kural, kendinizin ve başkalarının refahını nelerin artırabileceğini düşünmenizi öğütler. Bunu gerçekleştirebilmenizin bir yolu olarak, hayatınızda değiştirmek istediğiniz her şeyi listeleyip sonra da refah seviyeniz üzerindeki etkisini ve de o alana karşı duyduğunuz ilgi ve tutku kriterlerini göz önünde bulundurarak bir puanlama yapmanızı önermiştik. Bu aşamada biraz zaman harcamanız gerekse de, eğer bunu yapabilirseniz tutkuyla peşinden koşabileceğiniz ve muhtemelen hayatınızı (ve etrafınızdakilerin hayatlarını da) iyileştirecek bir hedef bulmuşsunuz demektir. Bundan sonraki adım ise hedefinize ulaştığınızda size yardımcı olanların ve sizin bunun farkına varabilmeniz için başarının nasıl görüneceği hakkında kendinize karşı dürüst olmanızdır. Son olarak ana hedefi parçalara ayırmanın öneminden bahsettik. Bu küçük “parçalar” basit düşün yaklaşımının temelini oluştururlar. Bu parçalar sayesinde, büyük ve uzun vadeli hedefinizle, o hedefe ulaşmak için günlük olarak yapmanız gerekenler arasındaki bağlantıyı görürsünüz. Şimdi hedefinizi belirlediğinize göre, bir sonraki bölümde günlük hayatınızın ve rutinlerinizin ana hedefinize ulaşmanız yolunda size nasıl destek olabileceğiyle ilgili bir plan yapabiliriz.

2
PLANLAYIN

Amerika'nın 2008’deki başkanlık seçimlerine dönelim. Amerika, Obama çılgınlığına kapılmış durumdadır. Ülkenin dört bir yanından gelen genç partililer, Barack Obama’nın seçilmesi güç bir adaydan, başkanlık için yarışan güçlü bir adaya dönüştüğü, görünürde engellenemez yükselişine yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlardır. Başarısının büyük kısmını galibiyeti süresince ve sonrasında oy verenlerle sanal ortamda bağlantı kurmasına borçludur. Hatta bu seçim “Facebook Seçimi” olarak isimlendirilmiştir47. Bunun sosyal medya devrimini gerçek anlamda kucaklayan ilk başkanlık seçimi olduğu doğrudur. Aslında sahne arkasında, neredeyse hiç ilgi çekmeyen ama dünya üzerindeki tüm kampanyacıların dikkat etmesi bilgece olacak türden bir devrim daha dönüyordur.

Obama’nın ekibi insanların yıllardır aynı metotlarla oy vermeye teşvik edildiğini fark etmiştir. Partiye sempati duyan insanlarla iletişime geçilip bu yıl oy vermeyi düşünüp düşünmedikleri sorulmaktadır. Bu alanda geçmişte yapılmış birçok çalışma, insanlara telefon etmenin bir fark yaratıp yaratmadığını ve eğer yaratıyorsa arkadaş canlısı bir üslubun mu yoksa ciddi bir tavrın mı işe yarayacağını araştırmaktadır48. Ancak soruları şekillendirme biçiminin insanların nasıl cevap vereceğini etkilediği gerçeğinin davranış bilimi literatürünün ana alanlarından biri olduğunu göz önüne alan Obama’nın ekibi de, insanların oy vermeye gelmelerine yarayacak daha etkili yöntemler olabileceğinde karar kılmıştır.

Şu anda Harvard’da çalışan ve Davranışsal Kavrayış Ekibi’yle eğitim alanında çeşitli projelerde işbirliği içinde olan Todd Rogers ve Notre Dame Üniversitesi’nden meslektaşı David Nickerson konuya dahil olmuştur. Rogers ve Nickerson, insanların basit planlar yapmak için cesaretlendirildiği durumlarda, planları gerçekleştirme ihtimallerinin çok daha yüksek olacağı sonucunu ortaya çıkaran bir dizi psikolojik bulgudan son derece etkilenmiştir. Önerme basittir. İnsanlara oy verip vermeyeceklerini sormak yerine, nerede, ne zaman ve nasıl oy vereceklerini düşünmeye teşvik etmek gerekir. Böylece etkin planlamanın nasıl sonuçlara yol açabileceğini görmek için Pensilvanya’daki demokratik ön seçimlere katılan 300.000 kişi üzerinde, gelmiş geçmiş en büyük seçim denemesini gerçekleştirmişlerdir.

Bir grup insan standart gruba dâhildir. Bu kişiler düzenli olarak aranmış, yaklaşmakta olan seçimler ve oy verme görevleri kendilerine hatırlatılmıştır49. İkinci gruba da telefonla ulaşılmış, ancak bu sefer oy vermeye niyetli olup olmadıkları sorulmuştur. Üçüncü ve son gruba ise saat kaçta oy verecekleri, nereden gelecekleri ve öncesinde ne yapmayı düşündükleri sorulmuştur. Nerede, ne zaman ve nasıl ek soruları, plan yapılmasını teşvik etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Seçmenlerden oy verme eylemi ve günlük yaşamları arasında basit ve kavramsal bir bağ kurmaları istenmiştir.

Peki insanların oy vermelerini sağlayan en etkin yol hangisidir? Hatırlatıcı standart telefonları (oy vermelerini hatırlatan) alan grubun oy verme ihtimalinde bir artış görülmemiştir. Oy vermeyi düşünüp düşünmedikleri sorulan grubun oy verme oranında yüzde 2 artış görülmüştür. En büyük etkiyi ise planlama mesajları yaratmıştır. Bu gruptaki insanların oy verme oranı yüzde 4,1 artmıştır. En şaşırtıcı kısım ise, oy vermeye uygun tek kişinin yaşadığı hanelerdeki insanların oy verme oranlarındaki artışın yüzde 9,1 olmasıdır. Belki de bunun nedeni, bu kişilerin özellikle de başkalarına bağlı herhangi bir planlarının olma ihtimalinin çok düşük olmasıdır50. Seçim sonuçları üzerine düşünen ve bu alana ilgi duyanlar için bunlar devasa rakamlardır. Rogers ve Nickerson’ın da belirttiği üzere, 2012’de belirli bir adayı seçenlerin oy verme oranında toplamda yüzde 2,1 artış görülseydi, seçmenlerin Florida, Kuzey Carolina ve Ohio’daki sonuçları değiştirme gücüne sahip olduğu ortaya çıkacaktı. 2008’de Florida, Indiana, Kuzey Carolina ve Missouri’deki eyalet seçim sonuçları da benzer biçimde değişebilirdi. Başka bir deyişle, bir seçim özellikle çekişmeli olduğunda, basit planlama yöntemleri seçim sonuçlarını kökünden değiştirecek güce sahipti.

 

Planlamanın hedeflere ulaşmadaki anahtar etmen olduğuna inanıyoruz. Ancak görüldüğü üzere, bu planları nasıl yaptığınıza dair ufak detaylar büyük önem taşır. Bu bölümdeki üç altın kural, bu detayları doğru anlamanıza yardımcı olacaktır. Bunlar:

Basit Tutun. Hedefinize bağlı kalmak için gerekli zihinsel çabayı azaltacak ve amacınızdan saptığınız zaman farkına varmanıza yardımcı olacak türden, basit ve net kurallar belirlemelisiniz.

Eyleme Dökülebilecek Bir Plan Yapın. Bu adımların her birini başarmak için ihtiyacınız olan her eylemi nasıl, nerede ve ne zaman yapacağınızı belirlemek başarı oranınızı artıracaktır.

Planı Alışkanlık Haline Getirin. Aynı tetikleyici etkenlere karşılık olarak aynı eylemleri tekrarlamak, hedefinize ulaşmanızı çok daha kolaylaştıracak alışkanlıklar edinmenize yardımcı olacaktır.

1 Kural: Basit Tutun

Owain birkaç yıl önce, tükettiği alkol miktarını azaltmaya karar vermişti. Ne zaman işten gelip yemek hazırlamaya girişse, kendine ve eşi Sophie’ye birer kadeh şarap doldurur olmuştu. Bazen yemekle birlikte bir kadeh daha içip, eğer şişenin sonuna yaklaşmışsa televizyon izlerken kalanını da bitirirdi. Ağır içici değildi. Ancak medyada “orta sınıf içiciliği” diye tanımlanan kötü bir alışkanlığa kapılıyor olma tehlikesi vardı51. Bu tanıma göre bir kadeh şarap ya da bir bira arada sırada, keyif için içilen şeyler olmaktan çıkıp günlük rutinin bir parçası haline gelirdi. Birleşik Krallık’ta o dönem verilen tavsiyeye göre, her gün düzenli olarak tüketilen 30 ya da 40 mililitre saf alkol erkeklerde ciddi sağlık sorunlarına sebep olmasa da, bu miktarın 40 mililitrenin üzerine çıkarılmaması gerekiyordu. Bir şişe şarapta normalde ortalama 110 mililitre alkol bulunduğu göz önüne alınırsa, her gün işten gelip birkaç büyük kadeh şarap içmek bu sınırı aşma riskini doğuruyordu. Owain’e göre alkolden biraz uzak kalmak sağlığını iyileştirmekle kalmaz, belki bel çevresinin incelmesine bile yardımcı olabilirdi.

Owain aynı zamanda kendine sadece “içki miktarını azaltma” hedefini koymanın yeterli olmayacağının farkındaydı. Daha önce de işlediğimiz üzere, belirsiz hedefler koymak, o hedeflere ulaşmanın en iyi yollarından sayılmazdı. Akla en yatkın çözüm, Sağlık Bakanlığı’nın günde düzenli olarak 30-40 mililitre alkolden fazlasını tüketmeme tavsiyesine uymak olabilirdi. Ama bu kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmanın da getirdiği bazı zorluklar vardı. İlki, bunun zihinsel bir aritmetik görev olmasıydı. Diyelim ki bir şişe bira içtiniz. Bu kaç mililitre alkole denk geliyor? Şarap sözkonusu olduğunda bu soru daha kafa karıştırıcı bir hal alabilir çünkü şarabın alkol oranları değişkendir ve çoğu kişi, kadehini doldururken belirli bir ölçüye sadık kalmaz. İkinci zorluk da çoğunlukla psikolojiktir. Basit bir denklem aracılığıyla ölçülebilecek bir sınır belirlemek mantıklı görünebilir (örneğin 750’yi 125’e bölmek o kadar da zor değildir) ancak kendine bir hedef belirlemekle, bu hedefi halihazırda bir şişe güzeller güzeli Rioja şarabı içtikten sonra takip etmek arasında ciddi fark vardır. Öz kontrol her alanda problem teşkil eden bir konudur ama bilişsel fonksiyonunuzu azaltma özelliğine sahip bir madde tüketirken bu sorun daha da büyür.

Böylece Owain, canı her içki istediğinde hesap makinesini çıkarmasını gerektirecek bir hedef belirlemek yerine, kuralları ihlal ettiğini anında anlamasına olanak verecek türden, basit ve net bir hedef belirlemeye karar verdi. Psikologlar bu tür hedeflere “net çizgiler” ismini verirler çünkü bu türden hedefler belirsizliğe yer vermez. Bir kuralı işleme koymak için gereken bilişsel çabayı kayda değer biçimde azaltan net bir çizgiyi aştığınızda, bunu hemen anlarsınız. Owain’in de kendi için belirlediği net çizgi, hafta içi evde içki içmemekti. Örneğin pazartesi günü evde bir şişe şarap açarsa, kuralı çiğnediğini hemen fark ediyordu. Bu kadar basitti. Bu kural elbette tamamıyla yoksunluk anlamına da gelmiyordu çünkü zaten öyle olması başarısızlığa davetiye çıkarırdı. Örneğin işten sonra, bir meslektaşıyla bir yerlerde bir içki içmek kabul edilebilirdi. Aynı durum hafta sonları içmek için de geçerliydi. Bu basit ve net kurala ek olarak, net bir bitiş tarihi de belirledi. Planına bir ay boyunca sadık kalacaktı. Eğer işe yararsa planını on bir ay kadar daha uzatacaktı. İşin iyi tarafı planın başarılı, hatta çok başarılı olmasıydı. İki yıl önce aylık bir hedef olarak başlattığı uygulama artık uzun süreli bir alışkanlığa dönüşmüştü. Yalnızca bir ya da iki istisna dışında “hafta içi evde içmek yok” kuralı günümüze dek geçerliliğini korumuştu. Owain’in tahminine göre, iki senelik süre içerisinde aşağı yukarı seksen şişe şarap daha az alkol tüketmesini sağlamıştı.

Eğer net çizgi fikrinin, yeni geliştirilen bir psikolojik hile olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Reklamcılık alanında davranış bilimlerinin kullanımına öncülük eden, Ogilvy & Mather ajansının yönetim kurulu başkan yardımcısı Rory Sutherland’ın açıkladığı üzere, bu fikir tarih kadar eski kültürel ve dini uygulamaların temelini oluşturan prensiplerle birebir örtüşmektedir52. Sıkça uygulanan “Şabat günü çalışmama” ilkesini düşünün. Şimdi de bu basit kuralı on yedi haftalık bir sürede, haftada ortalama en fazla kırk sekiz saat çalışılabileceğini ve yirmi dört saatte bir en az on bir saat boyunca da dinlenmek gerektiğini şart koşan, AB’nin Çalışma Süresi Yönergesi’nin daha karmaşık kurallarıyla karşılaştıralım. “Şabat günü çalışmama” kuralı oldukça basittir. Bu kuralı uygulamak için, bireyin herhangi bir ekstra bilgiye ihtiyacı yoktur (bugün günlerden ne olduğunu bilmek dışında). Bu kuralın ek bir avantajı da, geri kalan topluluk üyelerinin onu çiğnememeniz konusunda size yardım edecek olmalarıdır. Çalışma Süresi Yönergesi kuralları ise sizin ya da çalışmakta olduğunuz organizasyonun, on yedi haftalık sürede ne kadar çalıştığınızın çetelesini tutmasını gerektirir ki, oradan haftada ortalama kaç saat çalıştığınız hesaplanabilsin. Yeteri kadar çalışıp çalışmadığınız gerekli hesaplamayı yapmadığınız sürece asla netlik kazanmayacaktır.

Aynı şekilde, hafta boyu kalori hesaplamanızı gerektiren ya da tam tersine, Rory Gallagher ve eşinin düğüne hazırlık öncesi kullandıkları 5:2 diyeti gibi basit kurallara sahip, birbirinden farklı beslenme düzenlerini düşünün. 5:2 diyeti, haftanın beş günü normal şekilde beslenmeyi, kalan iki günde ise kalori alımını kadınlar için 500, erkekler için ise 600 kaloriyle sınırlandırmayı gerektirir. Bir diğer deyişle, bu beslenme düzeni şu görüşü savunur: “Kalori sınırlamasının kısa süreler için geçerli olduğu bir diyete sadık kalmak kolaydır. Bu sistem diyetin yeniden yürürlüğe girmesini sağlar53”. Bu iddiaları destekleyen kanıtlar da mevcuttur. Araştırmacılar denekleri, kurallarının karmaşıklığı açısından birbirinden ayrılan farklı diyetlere soktuklarında “Bilişsel yönden talepkâr bir kilo kontrol programının bırakılmasına sebep olan en güçlü unsurlardan birinin, kuralların karmaşıklığı olduğunu”54 keşfetmişlerdir. İşle ilgili konularda da benzer yaklaşımları benimseriz. Örneğin cuma sabahlarını haftalık geri bildirim ve başarı kutlama toplantılarına ayırabilir, pazar günü hiç iş yapılmamasını şart koşabiliriz (bunu uygulamak o kadar da zor olmasa gerek).

Net çizgiler Davranışsal Kavrayış Ekibi tarafından savunulan, hükümet yasalarının yüzlercesine uyarladığımız en önemli dersin örneklerinden yalnızca biridir ve tüm başarılı basit düşün stratejilerinin kalbinde de aynı fikir yer almalıdır: Kolaylaştırın. Örneğin bir kişiyi emeklilik fonu oluşturmaya ikna etmek istiyorsanız, mevcut tüm emeklilik planlarının, tarihi katkı payı kayıtlarının ve önde gelen finans danışmanı tavsiyelerinin bulunduğu bir veri tabanına giriş yapmalarını sağlayabilirsiniz. Tüm bunları yapsanız da, birçok insan emeklilik fonu oluşturmayı başaramayacak, başarsalar bile iş işten geçmiş olacaktır. Bu yüzden, bunun yerine İngiliz hükümetinin 2008 yılında yapmaya başladığını yapabilirsiniz. İnsanları emeklilik planlarına otomatik olarak dahil edip, onlara isterlerse sistemden “çıkış yapma” şansı verebilirsiniz. Böylece konu herkes için daha basit hale gelir. Otomatik kayıt şu anda Birleşik Krallık’taki 9 milyon kişinin, emeklilikleri için eskiye kıyasla milyarlar değerinde daha fazla birikim yapmasına yardımcı oluyor. Bunu, karar verirken yavaş düşünme sistemimizi kullanarak, hızlı düşünme sistemimizi daha verimli çalışmaya teşvik eden net çizgiler fikriyle başarıyor. Giriş bölümünde de incelediğimiz üzere, mümkün olan tüm bilgileri kavrama, avantaj ve dezavantajlarını karşılaştırma ve hemen ardından da en mantıklı seçimi yapma imkânına sahip değiliz. Ancak bu durumu kabullenirsek, gelecek kararlarımızdaki zihinsel yükü azaltacak kararlar vermeye başlayabilir ve ilgimizi en gerekli unsurlara yönlendirebiliriz. Eski ABD Başkanı Obama, görevi süresince neden yalnızca gri ve mavi takımlar giydiğini açıklarken de aklında olan budur. Vanity Fair dergisine “Karar vermeyi gerektiren durumları azaltmaya çalışıyorum,” diye açıklamıştır. “Ne giydiğim ve ne yediğim konusunda karar vermekle uğraşmak istemiyorum çünkü karar vermemi gerektiren daha birçok başka konu var.”

Biz de kendi net çizgilerinizi oluşturmanız ve hedefinize ulaşmayı kolaylaştıracak başka yöntemler düşünmeniz için sizi cesaretlendirmek istiyoruz. İyi niyetle baş koyduğunuz yolda ilerleme ihtimalinizi artıracak bir düzen oluşturmanız için atılması gereken ilk adım budur. Bu düzenlerin bazıları oldukça dolambaçsızdır. Örneğin kilo vermek istiyorsanız diyet kurallarınızı basitleştirmenin yanında bir de cezbedici abur cuburları evden ve ofisten uzaklaştırmanız ya da en azından göz önünden kaldırmanız gerekir. Bir amaca ulaşmak için gösterilmesi gereken çaba ne kadar artarsa, hedefe ulaşma ihtimali de o kadar düşer. Eğer daha fazla egzersiz yapmayı düşünüyorsanız, ilk önce bunu kolaylaştıracak yöntemlere kafa yormalısınız. Örneğin egzersizi, işe gidiş yolculuğunuzla bütünleştirebilir, her zamanki durağınızdan önce inip tempolu adımlarla ofise yürüyebilirsiniz. Kendinizi sabahları koşuya çıkmaya teşvik etmek için egzersiz ekipmanlarınızı gece yatmadan önce hazır edebilirsiniz. Eğer hedefiniz ailenizle daha fazla nitelikli zaman geçirmekse ama kendinizi işten de uzak tutamıyorsanız, telefonunuzla ilgili net bir çizgi belirleyebilir, örneğin akşam saat 8’den sonra ya da hafta sonları telefondan uzak durmayı deneyebilirsiniz. Bir diğer taraftan, hedefinizle aranıza giren unsurları belirleyip bunları nasıl ortadan kaldırabileceğinizi düşünebilirsiniz. Örneğin bu kitabın açılış hikâyesinde anlatıldığı üzere, Paul’un iş bulmasını kolaylaştıran şey, onun daha kolay iş bulmasına engel olan ve sistemde halihazırda var olan bazı engelleri (aşırı evrak işi) ortadan kaldırmaktır.

İşleri kolaylaştırmak ve kendiniz için net çizgiler belirlemek, basit planlar yapma yolundaki ilk adımlardır. Bu adımlar planın ikinci aşamasına nasıl geçiş yapabileceğinizi düşünmenizi, yani günlük ve haftalık akışla takip etmeniz gereken eylem arasında bilişsel bir bağ kurmanızı da sağlarlar.

2. Kural: Eyleme dökülebilecek bir plan yapın

Büyük ihtimalle hepimiz hayatımızın bir aşamasında gribe yakalanmışızdır. Kuşkusuz, hastalığın büyük bölümünde halsizlik, yüksek ateş, ağrı ve beyin zonklaması da hissetmişizdir. Hem çok yaygınmış gibi göründüğünden, hem de semptomları başlangıçta basit bir soğuk algınlığına çok benzediğinden, gribin ne kadar ciddi olduğunu dikkate almama eğilimindeyizdir. Bu nedenle, çoğumuz ortalama bir hafta içinde tamamıyla iyileşecek kadar şanslıyken bazıları için aynısı sözkonusu değildir. Çocuklar ve yaşlılar, hamile kadınlar ve gribi tetikleyen başka rahatsızlıkları olan insanlar, kolaylıkla çok ağır seviyede bir gribe yakalanabilirler. Grip nedeniyle gelişen göğüs enfeksiyonu gibi ciddi komplikasyonlar sessiz birer katile dönüşebilir. Yalnızca ABD’de, grip 200.000’in üzerinde hastane sevkine ve her sene 8.000’in üzerinde ölüme yol açmaktadır55.

İyi haber ise, ölüm oranını, hastalanmayı ve sağlık masraflarını azalttığı tespit edilen bir aşının varlığıdır. Ancak ne yazık ki, böylesi bir aşıdan en çok faydalanabilecek insanların büyük kısmı bu aşıyı yaptırmayı aksatırlar. Aşıdan kaçınanların muhtemel gerekçeleri arasında ise, uzun süreli muhakeme sonucunda vardıkları, hafif ateş, kas ağrısı ve iğnenin yapıldığı yerde acı gibi yan etkilerin, potansiyel faydaların yanında yetersiz kaldığı düşüncesi bulunmaktadır. Ama çoğu insan aşı yaptırmaz çünkü randevu almamışlardır ya da aldıkları randevuya gitmemişlerdir. Bir şeyi yapmanız gerektiğini bilseniz de yapma fırsatı bulamadığınız böyle durumlarda, basit bir plan harikalar yaratabilir. Pennsylvania Üniversitesi, Wharton School’un inanılmaz derecede üretken profesörü Katy Milkman’in teste tabi tuttuğu olgu da tam olarak budur. Milkman ve meslektaşları Orta Batılı büyük bir enerji firmasıyla işbirliği yapıp, şirketin 3.300 çalışanına griple alakalı yüksek riskli komplikasyonlardan bahsederek onları gidip aşı olmaya teşvik edip edemeyeceklerini denemişlerdir. Kritere uyan tüm çalışanlara, aşı kliniklerinin çalışma saatleriyle ilgili bir hatırlatma mektubu gönderilmiştir. Ancak bu hatırlatma yalnızca bazılarını plan yapmaya teşvik etmiştir. Çünkü klinik tarih ve saatlerini bildiren mektuba ek olarak, bu gruptan bir de kliniğe gitmeyi düşündükleri tarihi ve saati belirtmeleri istenmiştir. Bu ufak değişiklik, kliniğe gelen insanların sayısında yüzde 13’lük bir artışa sebep olmuştur. Bu türden bir değişiklik, eğer ABD’nin ve batı dünyasının tamamında uygulanırsa binlerce hayat kurtarabilecek türdendir56.

36Inman, J. and L. McAlister (1994), ‘Do Coupon Expiration Dates Affect Consumer Behavior?’.
37Ariely, D. and K. Wertenbroch (2002): ‘Procrastination, Deadlines, and Performance’.
38Syed, M. (2015), ‘Viewpoint: Should We All Be Looking for Marginal Gains?’.
39Pidd, H. (2016), ‘How Scientific Rigour Helped Team GB’s Saddle-Sore Cyclists on Their Medal Trail’.
40Miller, G. (1956), ‘The Magical Number Seven, Plus or Minus Two: Some Limits on our Capacity for Processing Information’
41Rea, P. (2016), ‘How to Go from Zero to Marathon in Six Months’.
42Bandura, A. and D. Schunk (1981), ‘Cultivating Competence, Self-Efficacy, and Intrinsic Interest through Proximal Self-Motivation’.
43Boice, B. (1990), Professors as Writers: A Self-Help Guide to Productive Writing.
44Highsmith, J. (2004), Agile Project Management: Creating Innovative Products. Addison-Wesley Professional.
45Latham, G. and G. Seijts (1999), ‘The Effects of Proximal and Distal Goals on Performance on a Moderately Complex Task’. Cited in Locke and Latham (2002), ‘Building a Practically Useful Theory of Goal Setting and Task Motivation’.
46Baumeister, R. and J. Tierney (2012), Willpower: Rediscovering the Greatest Human Strength.
47Fraser, M. and D. Soumitra (2008), ‘Barack Obama and the Facebook Election’.
48Nickerson, D. W. and T. Rogers (2010), ‘Do You Have a Voting Plan? Implementation Intentions, Voter Turnout, and Organic Plan Making’.
49Aynı eser.
50Aynı eser.
51Daily Mail (2015): ‘Why well-off women are most likely to have a problem with alcohol: Richest fifth are three times more likely to drink every day than those on lower incomes’.
52Sutherland, R. (2013), ‘If you want to diet, I’m afraid you really do need one weird rule’; Spectator
53Thefastdiet.co.uk (2016), ‘How Does the Fast Diet Work?’.
54Mata, J., P. Todd and S. Lippke (2009), ‘When Weight Management Lasts: Lower Perceived Rule Complexity Increases Adherence’.
55Milkman, K., J. Beshears, J. Choi, D. Laibson and B. Madrian (2011), ‘Using Implementation Intentions Prompts to Enhance Influenza Vaccination Rates’.
56Aynı eser.
To koniec darmowego fragmentu. Czy chcesz czytać dalej?