Türk Dünyasında Milli Ruh ve Edebiyata Yansıması

Tekst
0
Recenzje
Przeczytaj fragment
Oznacz jako przeczytane
Jak czytać książkę po zakupie
  • Czytaj tylko na LitRes "Czytaj!"
Czcionka:Mniejsze АаWiększe Aa

Devlet törenleriyle klasiklerin yıldönümlerinin kutlanması, kültürel mirasa saygının yadsınamaz bir ifadesidir. Ülke başkanının kararnameleri ile Samed Vurgun’un, Süleyman Rüstem’in, Mir Celal’in, Mehdi Hüseyin’in, Ebülhesen Elekberzade’nin, Mirze İbrahimov’un, Resul Rıza’nın, İlyas Efendiyev’in yüzüncü, Süleyman Rehimov’un, Mehmet Arif Dadaşzadə’nin, Memmed Emin Resulzade’nin, Ali Bey Hüseynzade’nin, Hemid Araslı ve Memmed Cefer Ceferov`un yıldönümlerinin çok sayıda törenle kutlanması, edebî mirasın tanıtımı açısından büyük önem arz etmektedir. 2008 yılının Kasım ayının onunda Paris’te, UNESCO’nun binasında görkemli edip, akademisyen, eğitimci Mir Celal Paşayev’in ve 2015 yılında halk yazarı İlyas Efendiyev’in yüzüncü yıllarına 2019`da büyük hümanist şair İmadeddin Nesimî`ye adanmış törenlerin organize edilmesi, Azerbaycan’ın kültür alanındaki zaferinin bir başka teyiti olmuştur.

Çağdaş Azerbaycan hem sosyal-siyasî istikrar açısından, hem ekonomik-demografik yönden, hem de kültürel-entelektüel yaşam kalitesi itibariyle çok değişmiş ve güzelleşmiş, barışçı ve yaratıcı insanların örnek ülkesine dönüşmüştür. Modern Azerbaycan’ı, yirmi yıl öncesindeki parçalanmak, dağılmak, iç savaşa sürüklenmek tehlikesi karşısında kalmış ülke ile karşılaştırmak zordur. Ülkemiz 25 yıl boyunca sadece gelişmiş ve tüm dünyanın dikkatini çekmiş, aynı zamanda en yüksek uluslararası organizasyonların, büyük ölçekli sosyal-ekonomik ve kültürel etkinliklerin devamlı olarak yapıldığı bir mekâna, gerçek bir kültür merkezine dönüşmüştür. Özgür, müreffeh bir hayatı ve toplumun gelişmesini bize anlatan bu başarılar, halkımızın ve entelektüel alanın edebiyatında ve sanatında yankı bulmaktadır.

Azerbaycan’da yaşam, modern dünyayla bütünleştiği için, edebiyatımız da dünyanın edebî sürecine dâhil olmuş ve onun ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Yazarların eserlerinin Rus, Türk, İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan, İspanyol, Japon ve diğer Avrupa ve dünya dillerine tercüme edilmesi ve yabancı ülkelerde yayımlanması, ülkemizi ve Azerbaycan edebiyatını dünyada tanıtmaktadır. Anar’ın eserlerinin dünya dillerinde yayımlanması, Elçin’in piyeslerinin Londra’da ve Amerika’da sahneye konulması, Vaqif Semedoğlu’nun şiir kitabının ABD’de İngilizce basılması, son yıllarda edebiyatımızın başarısına dair önemli haberlerdendir. Kemal Abdullah’ın dünyanın birçok dillerine çevrilmiş “Eksik El Yazması” romanının İtalyan dilinde neşrinden sonra ünlü yazar ve akademisyen Umberto Eco ile görüşmesi, kültürlerarası diyaloga önemli bir katkı olmuştur. Dünya çapındaki edebiyatçılardan Cengiz Aytmatov’un ve Oljas Süleymanov’un Azerbaycan’a seferleri, Oljas Süleymenov’a 2016 yılında Nizamî adına Edebiyat Enstitüsü fahri doktora adının verilmesi, büyük kültürel olaylar olduğu gibi, çağdaş edebiyatımızın ilişkilerini de göstermektedir.

Günümüzde modern Azerbaycan edebiyatı hızla gelişmekte ve dünyada gelişen olaylar karşısında kimliğini koruyabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, 2016 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından Çok-Kültürlülük Yılı’nın ilan edilmesi ve ülke çapındaki çok kültürlü değerlerimizin daha da geliştirilmesi, tesadüf olarak değerlendirilmemelidir. Çok kültürlü fikirler, Azerbaycan edebiyatında her zaman öncü çizgilerden biri olmuştur. Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi 70 yıllık jübilesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, âlimlerin dikkatini bu noktaya çekerek şöyle demiştir:

Bence Azerbaycanlı bilim adamları bu konuda daha aktif olabilirler. Azerbaycan’da çok kültürlülüğün tarihi, gelenekleri, günümüze dair gerçekleri, bilimsel kanıtları ve devlet politikası temelinde, hem Azerbaycan, hem de yabancı dillerde daha büyük bilimsel çalışmalar yaratılabilir. Bu alandaki bilimsel araştırmanın da bizim için çok ilginç ve faydalı olacağını düşünüyorum.18

“Azerbaycan Multikulturalizminin Kaynakları” serisinden 2016 yılında basılan ilk kitabın “Azerbaycan Multikulturalizminin Edebî-Bedii Kaynakları” olması bunun açık bir göstergesi olmuştur. Devlet Danışmanı ve aynı zamanda bir akademisyen olan Kamal Abdulla’nın kitabın “Önsöz”ünde yazdığı gibi: ““Aşktır mihrabı yüce göklerin” fikrini yaratıcılığının cevheri beyan eden Nizamî’den başlayarak, “Benim tanrım güzelliktir, sevgidir” itirafında bulunan Cavid’e kadar Azerbaycan edebiyatı muhabbet üstünde gelişmiştir. Bu edebiyat, ırk, renk, din ya da dilden bağımsız olarak tüm insanlığı, tüm sosyal ve politik dönemlerde sever. Aynı zamanda, bu edebiyatın sahibi olan Azerbaycan halkı, evrensel değerlerin hazinesine ahlakî, edebî ve sanatsal katkılarını cömertçe sağlamıştır.”

***

Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı iki aşamada geliştiği için bu yazıda aşamalı araştırma ve tahlil esas alınmıştır. İlk aşamayı kapsayan 1990’lar, Sovyet yönetiminin son yıllarından bağımsızlığa kadar “geçiş işaretleri” ile karakterize edilmiştir. Bu dönemin edebiyatının başlıca konuları şunlardır:

1. 20 Ocak ve bağımsızlık konusu;

2. Karabağ savaşının konusu;

3. Sosyal kriz ve çöküş konusu;

4. Yenilikçi sanat.

Yeni tarihsel dönemin edebiyatının gelişimine çeşitli edebî nesiller katılmışlar. Edebî kariyerlerine ellili yıllarda başlayan Bahtiyar Vahabzade, İsmail Şıhlı, İsa Huseynov, Nebi Hazri, Gabil, Hüseyin İbrahimov, Neriman Hasanzade, Hüseyin Abbaszade, Zahid Halil ve diğerleri gibi kuşaklar arası yazarlar bağımsızlık döneminde edebî faaliyetlerini başarıyla devam ettirmişler. Azerbaycan “altmışıncılar”ı – Anar, Elçin, İsi Melikzade, Yusuf Samedoglu, Sabir Ahmedli, Fikret Goca, Musa Yakup, Ferman Kerimzade, Mevlid Süleymanlı, Mevsim Mevsimov edebiyatta önemli yer edinmişler. Onların yanısıra edebiyatta “yetmişinciler” – Sabir Rüstemhanlı, Şahmar Ekberzade, Hidayet, Zelimhan Yakup, Ramiz Ruşən, Hüseynbala Mirelemov, Cengiz Alioglu, Elmira Ahundova, Memmed İsmayıl, Nüsret Kesemenli, Natig Resulzade, Azer Abdulla, Vaqif Məmmədov, Elman Həbib, Xanəli Kərimli, Rafig Tağı ve diğerleri de Azerbaycan edebiyatının zor ve şerefli yolunu devam ettirerek, ilerletmişler.

Altmışıncılar`ın eserlerinde hayatı yansıtan gerçekçi yaklaşım cesareti, yetmişlerin və səksənlərin edebî neslinde, yüksek vatandaşlık ruhu öncü yön olmuştur. Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatında “Altmışıncılar” yaşlı edebî nesli, yetmişlerin orta kuşağının görevlerini yerine getirmişler. Bu dönemde, yaşlılar edebî kuşağı, yaşamda ve edebiyatta bilgelik ve yaratıcılıkta örnek fonksyonuna üstlenmişler.

Aynı zamanda, o dönemler yeni bir nesil olarak kabul edilen seksenlerin edebî nesli de, bağımsızlık dönemi edebiyatının oluşmasına katkıda bulunmuşlar. Ulusal özgürlük teması, bu kuşağın yetenekli temsilcilerinin çalışmalarında geniş bir yere sahiptir. İlgar Fehmi, Rüstem Behrudi, Reşad Mecid, Akil Abbas, Vakıf Bayatlı Oder, Ejder Ol, Hayreddin Goca, Asim Yadigar, İbrahim Yusufoğlu, Yunus Oğuz, Elhan Zal, Rafik Babayev, Geşem Necefzade və ve diğerleri ulusal bağımsızlık fikirlerini büyük bir yetenekle övmüşler. Rustem Behrudi`nin 1991`de yazdığı “Dar Ağacı” şiiri, sadece bu edebî kuşağın değil, bir bütün olarak bağımsızlık edebiyatının şiirsel bir yemini olarak ortaya çıkmıştır.

Görüldüğü gibi, bağımsızlık mücadelesinin tanımı, ulusal bağımsızlığın değerleri, Azerbaycan’ın özgür idealinin ifadesi ve idealler için mücadele, 70 yıllık yasağın ardından yeni dönem edebiyatının köşe taşları olmuştur. 1980’lerin sonu ve 1990’lı yıllarda romantik yükselişle birlikte, ulusal özgürlük fikirleri ve arzularının doğrudan ifadesi olarak edebiyata giren bu konu 1990’ların trajik olayları ekseninde daha somut içerik ve gerçekçi noktalar arz etmiştir. Karabağ sorunu temelinde 1990 yılının 20 Ocak gecesi yaşananlar halkın haklı tepkisini çekmiş, edebiyatta 20 Ocak konusu ayrıca geniş yer bulmuştur.

“Kara Ocak” konusuna ayrıca dikkat çekilmiş, şair ve yazarların büyük bir acı ve tepki ile edebiyatın tüm türlerinde yarattığı sanatsal örnekler kronolojik bir sırayla, ayrıntılı olarak açıklama ve tahlile dâhil edilmiştir. Halil Rıza Ulutürk’ün “Benden Başlanır Vatan”, “Devam Ediyor 37”, “Lefortovo Günlüğü”, Bahtiyar Vahapzade’nin “Şehitler”, “Cumartesi Gecesine Götüren Yol”, “Umuda Heykel Koyun”, Mehmet Aras’ın “Dünya Düzelmiyor”, “Taş Çığlığı” , Sabir Rüstemxanlı’nın “Ömür Kitabı”, “Zaman Benden Geçiyor”, Cabir Nevruz’un “Kendini Koru, Halkım”, Nebi Hazri’nin “Salatın”, “Gam Defteri”, Kabil’in “Giden Yerim Olsaydı”, Neriman Hasanzade’nin “Tüm Milletlere”, Mehmet Aslan’ın “Ağla, Karanfil”, Nusret Kesemenli’nin “Hepsi Sevgiden”, Zelimhan Yakup’un “Kabul Olsun Ziyaretin”, Hüseyin Kürdoğlu’nun “Yaralı Toprağım, Yaralı Sevgim” şiir ve makaleler topluları, Sabir Ahmedli’nin “Kanlı Ocak Hikayeleri” ve “Kütle” romanı, Anar’ın “Şehitler Dağı”, Yaşar Karayev`in “Ruhlar Hafızada Yaşıyor – Şehitler”, Refik Semender’in “Şehitler “, Hidayet`in “Kara Ocak”, “Şahitler”, İsa İsmayılzade’nin “Kanlı Gecenin Vahimesi”, Mehmet Oruc’un “Eve Haber Et”, Tevfik Kahramanov’un “Celladımız Zalim İdi” publisistik/makale türündeki eserleri ve onlarca başka eser, bağımsızlık için mücadele eden, bağımsızlığın bekçiliğini yapan bir ulusun sanatsal imajını ortaya çıkarmıştır.

Şehit kanı ile yazılmış “20 Ocak’tan başlanan yol”, bağımsızlık dönemi edebiyatının alfabesini oluşturur. Şehitlik konusunu anlatan sanatsal örnekler Azerbaycan edebiyatında hiçbir zaman 1990’lı yıllardaki kadar olmamıştır. Bu konuda yazılan ve her birinin kendine özgü fikir-sanat özelliği ve önemi olan birçok sanat eserinin içerisinde Bahtiyar Vahabzade’nin “Şehitler” şiiri ve Mehmet Aslan’ın “Ağlama karanfil, ağlama” şiiri daha çok popülerlik kazanmıştır. Sabir Rustamhanlı’nın 1988-1989 yıllarında geniş bir tirajda yayımlanan “Ömür Kitabı”, bağımsızlık edebiyatının büyük bir eseri olarak ortaya çıkmıştır.

 

Fakat bağımsızlık bayrağını elde tutmak hiç de kolay olmamıştır. Ulu Önder Haydar Aliyev’in haklı olarak beyan ettiği gibi: “Bağımsızlığı koruyup-saklamak onu elde etmekten daha güçtür.” Aşağılık ermeni saldırganlarının uluslararası şer güçlerinin fetvası ile Azerbaycan’a karşı başlattığı işgal savaşı, öncelikle Azerbaycan’ın bağımsızlığına karşı yöneltilmiş bir saldırıdır. Çünkü savaşın ilk günlerinden itibaren Azerbaycan şairleri ve yazarları, topraklarını koruyan, savaşan, zorbalık ve işgalle barışmayan halkı ile bir arada olmuş, kalemi süngüye dönüştürebilmiş, savaş acılarını onlarla birlikte yaşamış ve paylaşabilmişlerdir. Karabağ Savaşı, edebiyatımızda özel bir “Karabağ konusu”nun oluşmasına neden olmuştur. Bu konuda yazılan eserlerden birkaç cilt “Karabağname”ler yaratmak mümkündür.

Azılı ermeni siyasetçilerinin 1980’lerin sonlarından, “Karabağ oyunu”nu ortaya attığı zamandan itibaren Azerbaycan edip ve şairlerinin – İsmail Şıhlı’nın, Bahtiyar Vahabzade’nin, Halil Rıza Ulutürk’ün, Mehmet Aras’ın, Ferman Kerim-zade’nin, Yaşar Karayev’in, Anar’ın, Elçin’in, Sabir Rüstemhanlı’nın, Hidayet’in, Kemal Abdullayev’in, Vilayet Guliyev’in, Akil Abbas’ın ve başkalarının – edebî-publisist yazılarında, şiir ve makalelerinde düşmanın niyeti ifşa edilmiş, keskin itiraz ve vatanseverlik duygusu ile karşılanmıştır. Savaşın ilk dönemlerinde Memmed Araz’ın, Bahtiyar Vahabzade’nin, Halil Rza Ulutürk’ün, Gabil’in, Nebi Hazri’nin, Mirvarid Dilbazi’nin, Sabir Rüstemhanlı’nın, Neriman Hasanzade’nin, Famil Mehdi’nin, Zelimhan Yakup’un, Tevfik Mahmud`un, Cabir Novruz’un, Hüseyin Kürdoğlu’nun ve onlarca diğer şairlerin çağrı ruhlu şiirleri düşmana nefret yağdırmış, mücadele azmini kuvvetlendirmiştir. Bunlar, Azerbaycan bağımsızlık edebiyatının ders niteliği taşıyan ilk eserleri olmuştur.

Anar, Elçin, Vidadi Babanlı, İsi Melikzade, Alibala Hacızade, Mevlid Süleymanlı, Ağarahim Rahimov, Elçin Hüseynbeyli, Mahire Abdulla, Eyvaz Zeynalov, Kamran Nazirli, Ali Samedli, Marziye Selahaddin, Şelale Hasanli, Nigâr, Râset, Miraslan Bekirli ve başka yazarların, hikâyelerinde savaşın doğurduğu ilk tepkileri, ağır manevi atmosferi, cephe gerçekliklerini, Ermeni milliyetçiliğinin iç yüzünü açıkça göstermiş olması, esirlik ve kaçkınlık manzaralarıyla birlikte Karabağ savaşının benzer yöndeki diğer gerçeklerini ortaya koymuş ve sanatsal biçimde yansıtmıştır.

Hocalı faciası Azerbaycan edebiyatında ayrı bir çizgi olarak yer almıştır. Nurəngiz Gün’ün, İsa İsmayılzade’nin, Sabir Rüstemxanlı’nın, Zelimhan Yakup’un, Yusuf Neğmekar`ın, Vakıf Bayatlı Oder’in, Gaçay Köçerli’nin ve onlarca diğer şairlerin şiirlerinde, nesir ve sahne eserlerinde Hocalı gerçekleri dünyaya beyan edilmiş, ermeni vahşeti ve kötü niyetli komşuların Azerbaycanlılara karşı yürüttüğü soykırım politikası işfa edilmiştir.

Yapılan ateşkes, savaşın bitmesi anlamına hâlâ gelmemektedir. Azerbaycan halkı Karabağ savaşındaki geçici yenilgisi ve Azerbaycan topraklarının işgali ile hiçbir zaman barışmamıştır. Bunu 2016 yılının Nisan savaşlarında Azerbaycan ordusunun muzaffer zaferi de kanıtlamıştır. Uluslararası âlemin barış çağrılarına saygı göstererek Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın verdiği hümanist karar ve sorunu kan dökmeden, annelerin göz yaşlarını akıtmadan, diplomatik görüşmeler yoluyla çözmek niyetleri hiç de mevcut ortamla barışmak şeklinde anlaşılmamalıdır. Cumhurbaşkanımızın da beyan ettiği gibi, Azerbaycan ordusunun Nisan savaşlarındaki zaferi bir kez daha göstermiştir ki, Azerbaycan halkı topraklarını her an geri alma kapasitesindedir.

Bu gerçek aynı zamanda Azerbaycan edebiyatına da yansımıştır. Ateşkes döneminde Karabağ konusunda yazılan eserler azalmamış, aksine yazarlar konunun daha derinden anlaşılmasını sağlamıştır. Hikâyeler ve şiirlerin yanı sıra Karabağ konulu hikâyeler ve romanlar da yazılmaya başlamıştır. Anar, Elçin, Akil Abbas, Mevlid Süleymanlı, Sabir Ahmedli, Aliabbas, Hüseyinbala Miralamov, Azer Abdulla, Ağarehim Rahimov, Elçin Mehraliyev, Yunus Oğuz, Eyvaz Zeynalov, Elçin Huseynbeyli, Hanemir, Şerif Ağayar, Sefer Alışarlı, Azad Karadereli ve diğer yazarların roman ve hikâyeleri kapsamlı şekilde tarif edilmiş, hem Azerbaycan halkını bu belaya musallat edenler, hem de genel olarak tüm savaşlar lanetlenmiştir.

“Bağımsızlık Dönemi Azerbaycan Edebiyatı” adlı kitapta 1990’lar edebiyatına tamamen ayrı bir bölüm de ayrılmış, bu dönemin konuları, “geçiş” karakterli belirtileri, yenilikleri analiz edilerek yorumlanmış, edebî ortam ve süreç dikkatle izlenmiştir. Ayrıca bu edebiyatın seciyyesi ayrı edebî türler açısından gözden geçirilmiş ve değerlendirilmiştir. Bu aynı zamanda yeni dönemde edebî türlerin ve tarzların özelliklerine, sanatsal gerçekliğin takdim edilmesinin genel ve farklı özelliklerine dikkat edilmesini sağlayacaktır. Genel olarak 1990’larda hem şiir, hem nesir, hem de tiyatroda daha çok zamanın çelişkilerine, toplumsal ve sosyal hayattaki sıkıntılara, insanın acılarına dikkat çekilmiştir.

Bunun yanı sıra, nesirde tarihî konulara, baskı hakikatlerine ve genel olarak Sovyet döneminde yasaklanan tarihin “beyaz noktaları”na geniş yer verilmiştir. İsa Muğanna, İsmail Şıhlı, Anar, Elçin, Ferman Kerimzade, Azize Caferzade, Vidadi Babanlı, Kılman İlkin, Hüseyin Abbaszade, Manaf Süleymanov, Hüseyin İbrahimov, Nabi Hazri, Fikret Goca, Kumral Sadigzade, Aleviye Babayeva, Mustafa Çemenli, Memmed Oruç, Sadık Elcanlı, Davud Nesip, Cengiz Elekberzade, Menzer Niyarlı ve başka yazarların eserlerinde millî tarihin gerçekleri modern bakış açısıyla, bir aynadan yansıyan görüntü gibi açıkça tarif edilmiştir. Bu noktada, anı tarzının imkân verdiği olgu hakikatlerine özel önem verilmektedir. Tarihî konuda yazılmış edebî eserler Azerbaycan halkının bağımsızlık yolunun hiç de kolay ve rahat bir süreç olmadığını, büyük bir direnişle karşı karşıya kaldığını göstermektedir.

1990’ların şiirleri toplumda daha fazla yozlaşma, ahlakî aşınma ve itiraz ruhunu ortaya çıkarmıştır. 1960-1980 arasındaki süreçte şiirin göze çarpan modernist yönü, bu dönemde gelişme için elverişli koşullar yaratmıştır. B.Vahabzade, M.Araz, Gabil, N.Hasanzade, S.Rustamhanli, Hidayet, V.Behmenli, V.Mammadov vb. şairlerin sosyal-manevî çatışmaları sanatsal süzgeçten geçirerek ortaya koyan şiirleri ile birlikte Vakıf Samedoğlu’nun, Ramiz Ruşen`in, Vakıf Bayatlı Oder’in, Adil Mirseyid’in, Rüstem Behrudi’nin, Reşad Mecid`in, Salam Sarvan’ın modern tarzı ve felsefî içerik ile öne çıkan şiiri de “geçiş dönemi”nin dağınık olan tutumlarını hissetmeye, değerlendirmeye” imkân vermektedir.

Başka bir yön de gençlerin şiirsel etkinliğinde ortaya çıkan öncü şiir eğilimleridir ki, bu da literatürde kendisini çeşitli edebî grup ve akımlar şeklinde (“Baca”, “Beyaz yol”, “2+”, “Deniz”, “Vanguard”, “Ego” vs.) gösterir. Kitapta bağımsızlık şiirinin bileşik yolunu yansıtacak şiirsel manzaraya çeşitli açılardan ışık tutan birkaç deneme verilmiştir. Ayrıca “Güney Konusu” ulusal şiiri düşündüren kalıcı sorunlardan biri olarak ele alınmış, aslen Güneyden olan şairlerin, – Balaş Azeroğlu’nun, Ali Tude’nin, Höküme Bülluri ve Söhrab Tahir’in – eserlerinin örneğinde bu mesele açıklanmaya çalışılmıştır.

1990’ların draması yeni döneme özgü yeni tiyatro estetiği arayışları ile karakterize olmuştur. Azerbaycan sahnesinde, İlyas Efendiyev, Bahtiyar Vahabzade ve Nariman Hasanzade’nin eserleriyle birlikte, geleneksel, ulusal-tarihsel ve sosyo-ahlakî sorunlar ele alınırken, Elçin’in absürt oyunları, Vakıf Samedoğlu, Kemal Abdulla, Sabir Emirli, Firuz Mustafa ve diğerlerinin yenilikçi karakteri ile farklı bir drama anlayışı yer almıştır.

Genel olarak, “geçiş dönemi”nin edebiyatı, bağımsızlık yıllarının getirdiği yeni estetik eğilimlerin polemikleri ve diyaloğu üzerinde devam etmiştir. Bu aşama uzun sürmemiş, fakat bağımsızlık edebiyatının oluşumunda önemli rol oynamıştır. Bu süreç kitapta geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır .

***

21. yüzyıldan itibaren Azerbaycan’ın edebiyatı, tam bağımsızlık koşullarının yarattığı raylar üzerinde giderek gelişmiş ve bağımsız bir ülkenin bağımsız edebiyatı olarak ideolojik ve sanatsal özellikleriyle kendini kanıtlamıştır. Fikrî esası Azerbaycan ve çok kültürlülük değerlerine dayalı, sanatsal niteliklerini klasik Azerbaycan ve modern dünya edebiyatı temelinde sentezleyen bu edebiyat, her şeyden önce çağdaş Azerbaycan’ın imajını oluşturabilmiş, dünyaya tanıtmıştır. Üstelik, şu anda modern dünya edebî sürecinin bağlamında gelişen Azerbaycan edebiyatı millî-manevî değerlere ağırlık vermekle beraber, uluslararası ölçekte yaşanan gelişmelere entegre olarak dünya edebiyatının bir parçası hâline gelmiştir.

Bağımsızlık döneminin yarattığı bu edebiyat, kitabın “Azerbaycan Edebiyatı Çağdaş Aşamada” olarak isimlendirilen ikinci bölümünde kapsamlı, ayrıntılı, hem sanatsal yön ve akımlar üzere, hem de ayrı-ayrı tarzlar manzarası ve başarıları esas alınarak yorumlanmış ve incelenmiştir.

Büyük devlet adamı Haydar Aliyev Azerbaycan Yazarlarının X. Kurultayı’n-da şöyle demiştir:

Biliyorsunuz, bugün genellikle bağımsızlıktan söz ederken, edebiyatımızın, halkımız için ne kadar zengin bir servet olduğunu belirtmek gerekir. Bizim edebiyatımız, kültürümüz, halkımızın millî servetidir ve entelektüel mülkiyetidir.19

Yeni yüzyılda da bu entelektüel zenginliği öncelikle halkımızın XX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan büyük simaları olan Bahtiyar Vahabzade, Memmed Araz, İsa Muğanna, İsmayıl Şıhlı, Anar, Elçin, Neriman Hasanzade, Fikret Goca, Vakıf Samedoğlu, Sabir Rüstemhanlı, Zelimhan Yakup, Kemal Abdulla ve başkaları tanıtmışlardır. Azerbaycan edebiyatı kendi gelişiminde dünya edebiyatının sanatsal Arsenal’ına giren modern ve postmodern tecrübeden yaratıcı şekilde başarıyla yararlanmış, tüm edebî türler ve tarzlar – şiir, düz yazı, drama, roman, anlatı ve hikâye örnekleri ortaya koymuştur.

“Geçiş dönemi”nde tarz ilişkileri açısından gözlenen belirli tek tiplik ve atalet mekanizması bağımsızlık eğilimlerinin gelişmesi ile ortadan kalkmış, Çağdaş Azerbaycan edebiyatında hemen hemen tüm edebî türlerde tarz hafızasının uyanması olgusu kaydedilmiştir. Bu durum, kendisini özellikle nesirde daha fazla göstermiştir. Türler arasında böyle bir karşılaştırma yapmak mümkündür. XXI. yüzyılın başlangıcında edebî süreçte roman tarzının pozisyonu zayıf görünüyor ve bu edebî tür, yaşlı yazarların yazdığı az sayıda romanlarla temsil olunuyordu. 2010’dan beri edebiyat eleştirisi, Azerbaycan edebiyatında yeni bir patlama olarak dile getirilmiş ve bu durum edebiyatçı gençlik de dâhil olmak üzere tüm yazarların yaratıcılığında da gözlenmiştir.

Belirtilen kitabın ayrı bir bölümünde, Çağdaş Azerbaycan romanlarının eleştirisine geniş yer verilmiş, nesirde roman tarzının “savaş romanları”, “gerçekçi-psikolojik roman”, “geleneksel-mecaz roman”, “modernist-varoluşçu roman”, “tarihî roman”, “sanat-belgesel roman”, “postmodern roman” gibi tarzları tasnif edilmiş, çok sayıda örnekleri analiz edilmiş ve özetlemeler yapılmıştır. Aynı zamanda, edebî gençliğin “roman arayışları” da ayrıca gözden geçirilerek bilimsel açıdan değerlendirilmiştir.

Çağdaş Azerbaycan edebiyatında anlatı ve hikâye tarzları da geliştirilmektedir. Bu tarzların başlıca özelliği millî hayatın manzara ve konularını yaygın olarak edebiyata yansıtmak ve bunu çağdaş insanî değerler açısından yorumlamaktır.

Bağımsızlık dönemi nesrinden bahsederken önemli bir eğilim de burada belirtilmelidir. Günümüzde türler arasında sınırların hareketli/geçişken olduğu görülmektedir. Yeni tarihsel aşamada aynı eserin çeşitli türlere ait kabul edilmesi, yahut farklı türlerin sentezi olan anlatıların görülmesi doğal sayılır. Zaman ve edebiyat, nesir türleri arasındaki sınırın en aza indirilmesi sürecini ortaya çıkarmıştır. Yazarlar, yazdıkları türden bağımsız olarak, toplumun ve insanın derin katmanlarına daha fazla dikkat etmişler ve sosyal ve ahlakî problemlere daha geniş bir şekilde bakmışlardır. Bu açıdan, Anar’ın “Nazar Boncuğu” eserinin hem anlatı, hem roman türünde incelenmesi veya Elçin`in “Karabağ Şikestesi” hikâyesinin anlatı olarak da adlandırılması, roman-monolog, roman-deneme, anı-roman vb. olguların özelliği sayılmalıdır.

Bağımsızlık dönemi şiirinin çeşitliliği yeni yüzyılda daha da artmış ve Azerbaycan’ın şiiri dünya edebiyatının estetik-felsefî eğilimlerine dönüşmeye başlamıştır. Ayrıca, Çağdaş Azerbaycan şiirinin çok sesliliği ve çok üslublu olması, bin yıllık millî şiir cephesinin yeni ortaya çıkan en çağdaş şiir birikimleri ile karşılaşmasından doğmuştur. Modern şiirde savaş, doğa, sevgi gibi geleneksel motifleri ile birlikte postmodernizm tonları, yozlaşmış ovqat, yapıcı şiir, oyun estetiği, yapıbozumcu şiir vs. gibi tezahürler de kaydedilmiştir. Bugün, ülkemizde şairin edebî kişiliğinin özgürce yansıtma fırsatına sahip olması, Azerbaycan şiirinin zenginliğini sağlamaktadır. Bu durum, bağımsızlığın tümüyle Azerbaycan edebiyatına, özellikle de şiire getirdiği en önemli özelliklerden birisidir.

 

Edebiyatımızın modern aşaması, drama ve tiyatroda başarılı arayışları ile karakteristiktir. Azerbaycan dramalarının bağımsızlık döneminde gelişmesi, klasik drama ve modern tiyatro estetiğinin birliğini şart kılmıştır. Son yıllarda millî dramanın başarıları Elçin’in, Kemal Abdullah’ın, Ali Emirli’nin, Firuz Mustafa’nın, Afak Mesud’un, Hamit Arzulu’nun farklı drama yaratıcılığı ile temsil edilmiştir.

18Azərbaycan Respublikasının Prezidenti İlham Əliyevin Milli Elmlər Akademiyasının 70 illik yubileyindəki nitqi. “Azərbaycan” qəzeti, 11 noyabr 2015-ci il.
19Bax: Azərbaycan Yazıçılar Birliyi – 75, Bakı, 2009, s. 101.