Türkistan'dan Türkiye'ye

Tekst
0
Recenzje
Przeczytaj fragment
Oznacz jako przeczytane
Jak czytać książkę po zakupie
  • Czytaj tylko na LitRes "Czytaj!"
Türkistan'dan Türkiye'ye
Czcionka:Mniejsze АаWiększe Aa

ÖNSÖZ

XX. yüzyıl Türkistan’ı Sovyet Rusya ile Çin’in işgal etmesi neticesinde birkaç lider, farklı ülkelere sığınmıştır. Pakistan, Hindistan, Afganistan, Suudi Arabistan, Mısır ve Avrupa ülkelerine kadar giden Türkistanlı liderlerin son durağı Türkiye olmuştur ve buraya yerleşmişlerdir. Onların Türkiye’de yazdığı hatırat eserlerinden haberim vardı, kendileri ve kitapları hakkında inceleyip tanışmıştım. Hatta onların kitaplarının birkaç baskıları da mevcuttur. 2019’un Yaz ayı idi. İzmir’deydim. Yaşı 90’na yaklaşan bir Kırgız aksakalın burada yaşadığını öğrendim. Onunla görüştüğümüzde, bana kendisi, ailesi, Türkiye’ye geliş tarihleri hakkında çok kıymetli bilgiler verdi. Hacı Parpi Özgen korbaşının oğlu idi. Daha öncede bu kişiler ve bu kişiden öğrendiklerim hakkında az-çok birilerinden öğrendiğim malumatlar vardı. Onlarla görüşsem, sohbet etsem, Türkiye’ye geliş tarihlerini öğrensem diyordum. Tam dileğim yerine getirildi ve Adana’da, İstanbul’da, Avrupa’da kardeşleri, akrabaları olduğunu ifade etti. Aradan 7-8 ay geçtikten sonra, İstanbul’a gelip yerleştim. Orada da Hacı Papri Özgen’in torunu, ressam Tacigül Özgen Küntüz’ün evinde konuk oldum. O da dedesi, babası ile ilgili bilgileri aktararak, babasının kaleme aldığı, dedesinin hatırat kitabını gösterdi. Bu kitap hakkında daha önce bilgim yoktu. Açıp okuyunca Türkistan ve Kırgızistan tarihi ile ilgili daha önce bilinmeyen malumatla içerdiğini gördüm, Önce Kırgızca çevirmeyi düşündüm ve bazı ilaveler, yaptığım röportajlarla hatırat kitabı Kırgızca yayınlandı. Türkçesi 1960’larda basılmıştı ve ilk baskısı kütüphanelerde ya da kitapçılarda da, mevcut değildi, yeni bir Türkçe baskının yapılması isabet olacaktı, kitabın yeniden basılmasını, Hacı Parpi’nin torunu Tacigül Özgen Küntüz de uzun süredir istiyormuş. Onun da önerisiyle yine ilave, dipnot ve röportajları ekleyerek Hatıratı yeniden baskıya hazırladık. Bilgileri toplamada Tacigül Özgen Küntüz’ün büyük yardımları olmuştur.

Dastanbek Razak uulu
Kasım 2021

BİRİNCİ BÖLÜM
HACI PARPİ ÖZGEN’İN HAYATI VE ESERİ HAKKINDA BİLGİ

Hayatı

Hacı Parpi Özgen’ın hayatı hakkında kendi yazdığı hatırat kitabından başka bir yazı yoktur. Onun doğum tarihini ve hayatıyla, ilgili bildiklerimizi oğullarından ve torunlarından öğrenebildiğimiz kadarıyla yazıyoruz Par-pi Bey 1886’da Fergana vadisinin şimdiki Kırgızistan’a ait bölgesindeki Özgen’de doğdu. Onun ataları Kırgızistan’ın dağlık taraftaki Sarı-Kamış köyünde yaşamış. (Şimdiki Kara-Kulca ilçesi). Köyü sel basınca, onlar Özgen’in Adır-Kıştak köyüne göç etmiş, Parpi Bey’de bu köyde doğar. Ona ilk Arunraşid (Harunraşid) ismini vermişler. Bir zaman sonra Arunraşid ağır bir hastalığa tutulur. Böyle bir hastalığı atlatmak için Kırgızlarda hasta kişiye “parpi”1 kelimesiyle seslenilirmiş. Bu sebeple Arunraşid ismi yerine, Parpi olarak kullanılmaya başlar ve zamanla Parpi ismi kalıcı olur. Parpi 3 yaşındayken babası Mamatiraim (Mehmet İbrahim) vefat eder. Erken yaşında babasız kalan Parpi, bölgedeki etkili Mati Binbaşı adında birisinin himayesine girer ve iyi bir eğitim alma imkânı olur, Ancak 12 yaşındayken annesi de vefat eder. Parpi Bey’in meziyetlerinin ve potansiyelinin farkında olan kabilesi onu 14 yaşında köy kaymakamı yaparlar. Parpi Bey birkaç sene köyüne hizmet ettikten sonra, ataları gibi ticarete atılır.

1918’de kanlı yol ile Türkistan Muhtariyetini yıkarak, bütün Fergana vadisini işgal eden Bolşeviklere (Sovyetler) karşı yerel halk, kendi liderleri etrafına toplanarak istiklal mücadelesini başlatırlar. Bu mücadeleye daha sonra “Basmacılar Harekâtı” adı verildi. Mati Binbaşı da Parpi Bey’i yanına çağırarak kendi grubunu oluşturur ve bölgesini 1922’ye kadar komünistlerden korur. 1922’ye gelindiğinde Özgen, Alay, Gülçö gibi bölgeler daha korbaşıların elindedir. Özellikle dağlık alanlarda savaşmakta zorlanan Sovyet kuvvetleri basmacılar karşısında zor durumda kalır ve dağlık kesimlerdeki korbaşılarla direnişi durdurmaya yönelik anlaşmaya varır. Sovyetler basmacıların elindeki bölgelerin birine Mati Binbaşı’yı vali, Parpi Bey’i de ticaret başkanı yaparlar. Ne var ki, 1925’e gelindiğinde Sovyet hükümeti basmacıların nerdeyse bütün ileri gelenlerini, iş adamlarını ve aydınlarını tutuklamış, bazılarını sürgüne yollarmış, bir kısmını da sorgusuz sualsiz kurşuna dizmiştir. Kaybolanların arasında Mati Binbaşı da bulunur. Sovyetler Parpi Bey’in de peşine düşerler. Parpi Bey kaçmayı başarır ve yakalanmamak için iki sene boyunca sıklıkla mekân değiştirir; Oş, Andican, Celal-Abad ve Ayım-Kışlak gibi farklı yerlere gider. 1927’ye gelindiğinde Sovyet Hükümetinin yanlış siyasetinden dolayı Özgen’deki ünlü korbaşı Canıbek Kadı ile Sovyetlerin arası bozulmuş, aralarında çatışmalar tekrar başlamıştır. Böylece Fergana vadisinin dağlık taraflarında istiklal mücadelesi tekrar alevlenmiştir. Bu olayın sonrası “Basmacılar Harekâtı”nın ikinci kısmı olarak bilinir. Parpi Bey de bu dönemde ünlenerek etrafına yiğit toplar ve korbaşı unvanına layık görülür. Böylece Parpi Korbaşı 1927-1931 seneleri arasında Sovyetlere karşı yoğun bir şekilde mücadele verir. 1930’lara gelindiğinde Sovyetler iyice kuvvetlenir, korbaşılar yenilir ve direnişleri kırılır. Bu durumda korbaşıların çoğunluğu Doğu Türkistan’a (Kaşgar) göç eder. Parpi Korbaşı ticaret yaptığı zamanlarda Kaşgar’ı sıklıkla ziyaret ettiğinden orada bir ev satın almıştır. 1931’de Özgen’deki köyüne gece gizlice gelip ailesini yanına alarak, Kaşgar’a yol alır, sadece büyük oğluyla büyük kızı Özgen’de kalır. Yolculuğu boyunca farklı kent ve kasabalara giderek ticaret yapmayı da sürdürür. Parpi Korbaşı aynı yıl Kaşgar’a geldiğinde yeni bir oğlu dünyaya gelir.

1931’de Kumul’da başlayan bir isyan tüm, Doğu Türkistan’a yayılır. 1933’e gelindiğindeyse artık, Çin yönetimi bölgeden temizlenmeye başlanmıştır. Parpi Kor-başı da bu sıralarda Abat kentinde ticaret yapmak için bulunmaktadır. Bölgede başlayan ayaklanmanın liderleri, ondan da kendilerine katılmasını rica eder. Böylece Parpi Korbaşı da 1933-1934 yıllar arasında Doğu Türkistan’daki en çetin savaşlara katılır, bölgenin bağımsızlığına kavuşabilmesine yönelik büyük katkılarda bulunur. Ayrıca 1933 yaz aylarında Kaşgar şehrinin mahkemesi ve geçici ikinci başkomutanlık görevleri yapmıştır. 1934’te Milliyetçi Çin yönetimi, Sovyetler Birliği’nin de yardımıyla Doğu Türkistan’ı tekrar ele geçirmeyi başarır. Bu süreçte isyancı gruplar ve liderleri yurt dışına kaçmaya başlarlar. Parpi Korbaşı da ailesini ve akrabalarını yanına alarak, Kargalık, Hoten ve Tibet’ten geçerek 1936’da Hindistan’a varır. Yolculuğun bu noktasında kar yağışıyla yollar ve geçitler kapanır. Dağ geçidinde 6 ay kalırlar. Bu sırada bir oğlu daha dünyaya gelir, ancak kısa süre sonra hastalık nedeniyle eşi vefat eder. 6 aylık oğlunu ve ailesini alarak 1937’de Keşmir’e gelir ve 1947’e kadar Hindistan’ın her bölgesini dolaşır. 1947’de Hindistan’in ikiye ayrılmasıyla Pakistan Cumhuriyeti kurulur. Parpi Korbaşı da oğullarıyla Pakistan’ın Karaçi şehrine yerleşir. Burada ayakkabıcılık ve marangozluk öğrenen Parpi ve oğulları kendilerine gelir sağlar. Parpi Korbaşı Karaçi’de yaşadığı süre boyunca, Pakistan’ın kuzeyindeki Kırgız korbaşı Canıbek Kadının ailesiyle ve Afganistan’ın Pamir yaylalarındaki Kırgızlarla her zaman iletişimde olur. 3 oğlunu Pamir’e göndererek, oğullarından ikisinin oradaki bir Kırgız’ın kızlarıyla evlendirir. Kendisi ise Karaçi’de mülteci bir Uygur kızıyla evlenir ve ondan da 3 oğlu ve 2 kızı dünyaya gelir. Bu arada Hac görevini de yapmış. Ondan sonra Hacı Parpi Bey demeye de başlamışlar.

1944’te Doğu Türkistan’da Türkler tekrardan azadlık mücadelelerine girişmiş ve bağımsızlıklarını kazanmıştı. Ancak 1949’da Kömünist Çinliler Doğu Türkistan’ı işgal edince binlerce Kazak, Uygur ve Özbek Pakistan’a göç eder. Pakisanlı ve Hindistanlı zengin, tüccar ve liderlerle iyi ilişkiler içinde olan Parpi Korbaşı, Karaçi şehrinde bir oteli kiralar ve şehre gelen göçmenlere belge işlerinde de yardımcı olarak onlara kalacak yer sağlar. 1952’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Pakistan’daki Türk asıllı mültecileri kabul haberi duyulunca, Parpi Korbaşı bu mültecileri Türkiye’ye gönderme işlemleriyle de ilgilenmeye başlar. Ondan da yardım istemeye gelen mülteciler her gün otelin önünde sıra oluşturur Parpi Korbaşı onların belgelerini hazırlayıp limandan mültecileri Türkiye’ye yollar. Kendisi de ailesiyle birlikte Türkiye’ye gitmek istediğinde zengin dostları ve büyükleri kalmasını, kendisine ev vereceklerini söyler. Ne var ki Parpi Korbaşı bir gün Türkiye üzerinden ana vatanına döneceğini düşündüğünden onların tekliflerini kabul etmez.

 

1953’te Karaçi’den gemi ile yola çıkan Parpi Korbaşı ve ailesi, Basra, Bağdat, Şam ve Halep üzerinden 1954’te Türkiye’ye girer. Çukurova’ya önceden yerleşen Kazak, Uygur, Kırgız ve Özbekler’in olduğunu bilen Parpi Korbaşı burada bir müddet kalır. Sonra bütün Türkiye’yi dolaşmak için yola çıkar. Konya’nın Cihanbeyli ilçesinden geçerken 1952’de Pakistan’dan Türkiye’ye gelmelerine yardım ettiği birkaç Kırgız ailesine uğrar. Cihanbeyli’yi Özgen’deki kendi köyüne benzeten Parpi Korbaşı, buradan bir arazi satın almaya karar verir ve ailesiyle Cihanbeyli’ye yerleşir. Kendisinden önce gelen oğulları ise İstanbul ve İzmir’e yerleşmişlerdir. Parpi Korbaşı ve ailesinin önceden resmi bir soyadı yoktur. Türkiye’ye geldikten sonra memleketlerini ana vatan ismi olan Özgen soyadını alırlar.

1920-50 yıllarında Türkiye’ye gelen Kırgız, Kazak, Özbek, Uygur, Türkmen, Tatar ve Başkurtlar “Türkistanlıyız” diyerek, dışarıdan Sovyetlere karşı mücadele etmiş, birlik olup iyi ve kötü günlerde de beraber olmuşlar. Türkiye ve başka ülkelerdeki Türkistanlılar Cihanbeyli’ye Par-pi Özgen’i ziyarete gelmiştir. Bu kişilerden biri tarihçi ve bilim adamı Zeki Velidi Toğan’dır, onun “Hatıralar” kitabında Parpi Özgen ile dostluğuna da yer vermiştir.2 Zeki Velidi Toğan’ın kızı İsenbike Toğan ve Parpi Özgen’in torunları da Hacı Papri Bey ile Zeki velidi Toğan’ın yakın ilişkileri olduğunu doğrulamıştır.

Bunun dışında Abdülkadir İnan, İsa Yusuf Alptekin ve Hasan Oraltay gibi Türkiye’de yaşayan Türkistanlı liderler de Parpi Özgen’in evine ziyaretlerde bulunmuştur. Parpi Özgen ömrü boyunca Özgen’e gidebilme gayesiyle yaşamıştır. Ne var ki bu arzusuna ulaşamadan 1968’de 82 yaşındayken Konya’da vefat eder. Cenazesine Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Afganistan, Almanya, Avrupa ülkelerinden Türkistanlı mülteci liderler gelmiştir. Türkistan geleneklerine de uygun olarak, başsağlığı dilemeye gelenlerin de toplanabilmesi için defin işlemi hafta bekletilmiştir.

Eser Hakkında Genel Bilgi

Göçebe bir halk olmaların da getirisiyle Kırgızlar, hayat tarzlarını, gelenek ve göreneklerini, destanlarını, efsanelerini, tarihini ve şecerelerini yazıya geçirmemişler. Bu gelenek XX. yüzyıla kadar devam etmiş hatta XX. yüzyıl başında olup biten birçok önemli olay yazıya aktarılmamıştır. XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başında Türk Dünyasında “cedidcilik hareketi ortaya çıkmıştır. Bu sayede okuryazarlık oranı artmaya başlamış, iyi bir eğitim alındıkça çeşitli eserler üretilmeye, şiir, hikâye, roman ve fikir yazıları üretilmeye başlamıştır. Kırgızlar’da Belek Soltonoyev, İşenalı Arabayev ve Osmanaalı Sıdık UULU Sovyet hükümetinden önce kendi eserlerini üreten ilk yazarlar arasındadır. Sovyet hükümeti iktidara geldikten sonra Kırgızlar arasında yazılı eser üretimi hızlanmıştır.

Sovyet Hükümetine karşı en uzun mücadeleyi veren “Basmacılar Harekâtı” olmuştur. Son mücadeleler de Kırgızistan’ın dağlık bölgelerinde geçmiştir. Basmacılar Harekâtı Sovyet tarih yazıcılığında sadece negatif vurgular yapılarak aktarılmış, mücadele verenler baskıncı, işgalci, yağmacı, halk düşmanı, antikomünist ve anti devrimci olarak adlandırılmıştır. Basmacı liderler ise zengin dini liderler gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Gerçekte, harekâtın içinde dini liderler olduğu kadar Enver Paşa, Osman Hoca, Törökul Canuzakov, Zeki Validi Toğan ve Münavver Karı gibi aydınlar da vardı. Buna rağmen “Basmacılar Harekâtı” 1990’lara kadar olumsuz tanıtıldı.

1991’de bağımsızlıklarını kazanan Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bu harekât hakkında ayrı ayrı araştırmalara başladı. Kırgızistan’da basmacılar vatan, toprak, millet, halk ve din için mücadele edenler olarak tanımlanmaya başladı. Bununla beraber bir dizi tez yazıldı, makale yayınlandı, kitap kaleme alındı. Fakat buna rağmen Kırgız bilim adamları “Basmacılar Harekâtına” son noktayı koyan bir değerlendirmede bulunamadı. Araştırmacıların bir kısmı bu harekâtı “Milli İstiklal Mücadelesi” olarak adlandırmayı önerse de bazıları Sovyet döneminde ortaya çıkan fikirleri savunmaktadır. Fakat bu çalışmaların hemen hemen hepsi harekâtın ilk kısmı olarak kabul edilen 1918-1923 yılları üzerine araştırmalarda bulunmuştur.

Genel itibariyle “Basmacılar Harekâtı,” Buhara, Hive ve Fergana’da 1923-24 senelerinde sona ermişse de, Hive’nin çöllerinde, Buhara’nın dağlık alanlarında ve Fergana’nın Kırgızistan taraflarında yer yer 1930’lara kadar sürmüştür. Fakat Sovyet hükümetinin 1927-28’deki Kırgızistan’ın güneyindeki toprak-su reformu, kolhozlaştırma (çiftçileştirme), zenginlerin servetine el koyarak onları sürgüne gönderme siyaseti tekrardan “basmacıları” mücadeleye mecbur bırakmıştır. Basmacılar Harekâtı’nın ikinci dönemiyle ilgili Kırgızistan’da birkaç tez ve makale3 yayınlanmış olsa da bu dönem üzerine daha çok ve derin bir araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Parpi Özgen’in “Türkistan’dan Türkiye’ye” isimli kitabı bu dönem çalışmaları üzerine boşluğu doldurma hususunda oldukça önemlidir.

Türkiye Göç Eden Türkistanlıların Hatırat Eserleri

1950’lerde Orta Asya’dan (Türkistan) Türkiye’ye göç eden Kazak, Özbek, Uygur ve Kırgız aydınlarının bazıları ve Türkiye’de doğan evlatları kendi vatanlarından Türkiye’ye göç edişlerinin hikayelerini, kendi yaşam öykülerini kaleme almıştır. Basmacılar Harekâtının ilk döneminin en önemli liderlerinden biri olan Şer Muhammed 1953-54’te Türkiye’ye geldiğinde kendi anılarını kaleme almıştır. Bu anılar, 1950’lerde Türkiye’ye gelen Doğu Türkistan’ın istiklalci liderinin biri Mehmet Emin Buğra’nın 1956-57’de çıkarttığı “Türkistan Sesi” adlı derginin her sayısında yayınlamıştır.4 Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç eden Kazaklardan Hasan Oraltay “Hürriyet Uğurunda Doğu Türkistan Kazak Türkleri”5, Halife Altay “Anayurttan Anadolu’ya”6; 1940-50’lerdeki Doğu Türkistan Uygur lideri İsa Yusuf Alptekin “Mücadele hatıraları”7; Başkurtistanlı tarihçi Zeki Velidi Toğan Hatıralar, Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Ülkelerinin Milli Varlık ve Kültür Mücadeleleri”8 gibi eserleri hatırat olarak yayınlamışlardır. 1950’lerde Türkiye’ye 3 yaşında gelen Özbek asıllı, Çağatay Koçar, Türkistan, Türkistanlıların istiklal mücadelesi ve göçleri hakkında yazdığı makaleleri “Atayurttan Anayurda Türkistanlılar” isimli kitabında birleştirmiştir.9 Kırgızlarda ise Parpi Özgen Korbaşı diğer Türkistanlı aydın liderler gibi kendi yaşadıklarını, Fergana ve Doğu Türkistan’daki önemli olayları içeren “Türkistan’dan Türkiye’ye” eserini yayınlatmıştır.10

Eserin Yazılışı ve Dili

Bu eserin kaleme alınmasını teklif eden kişi Hacı Parpi Özgen’in Kırgızistan’da doğan, 12 yaşındayken ülkesinden ayrılarak babasıyla birlikte Kaşgar’a giden, daha sonra da Hindistan, Pakistan ve Türkiye yollarını onunla beraber tecrübeleyen oğlu Tahir Özgen’dir. Tahir Özgen 12 yaşından itibaren babasının başından geçenlere şahit olduğu için, büyük bir liderin hayatının unutulup gitmesini istemez, böylece babasına anılarını yazmayı önerir. Parpi Özgen başlarda hatıralarını yazıya geçirmeye pek gönüllü olmasa da Tahir Özgen’in ısrarıyla zamanla ikna olur. Kaşgar, Pakistan’da yaşadıkları süre zarfında Arap alfabesini öğrenmiş olduğundan ve latin alfabesini de henüz öğrenmediğinden Tahir Özgen, Parpi Özgen’in anlattıklarını Arap harfleriyle Kırgızca yazmaya başlar. Yeri geldiğinde kendi yaşadıklarını ve gözlemlediklerini de ekler. Parpi Özgen’in anılarının yazıya dökülmesi tamamlandığında Tahir Özgen ortaokuldaki kız kardeşinin de yardımıyla yazılanları Kırgızca’dan Türkçeye çevirir. Bu süreç de tamamlandıktan sonra Tahir Özgen Cihanbeyli’den Konya merkezinde bir yayınevine gider ve elindeki metni gösterir. Türkçesini okuyan yayınevi metine ilave yapılmasının uygun olacağını söylemiş, ancak Tahir Özgen bu ifadeyi yanlış anlayarak kitapta kısaltmaya gitmiştir. Buna ek olarak, eserde Sovyetler Birliği, komünistler ve Rusların yaptığı olumsuz faaliyetler de fazlaca yer ettiği için, yayınevindekiler de bazı kısımları kısaltmıştır. Böylece eser sansüre de uğradıktan sonra 1960’larda 70 sayfalık ufak bir kitap olarak basılmıştır.

 

Kitap basıldıktan sonra Tahir Özgen kitabı ulaşabildiği tüm kütüphanelere gönderir. Türkiye’deki ve çeşitli ülkelerdeki mülteci Türkistanlılara da kitabı yollar. 1968’de babası Parpi Özgen’in vefatından sonra, dünyanın farklı yerlerinden cenazeye gelmiş Türkistanlılarla bir araya gelmesi ve kendisinin de 1977’de Kırgızistan’ı ziyaret etmesinden sonra eseri ilavelerle tekrar bastırmayı düşünmeye başlar. Fakat türlü sebeplerle bu ikinci baskı gerçekleştirilemeden kendisi de vefat eder. Tahir Özgen’in vefatından sonra eserin tekrar yayınlanması için çocuklarından eserin Arap harfleriyle kaleme alınmış nüshasını ve Türkçe tercümesini isteyen Türk bilim insanları olmuştur. Ne var ki bu orijinal kopyaların ikisi de bulunamamış, bu nedenle kitabın ikinci baskısı yapılamamıştır. Yine de kısaltılmış olarak yayınlayan bu 70 sayfalık eser de bize çok önemli bilgiler vermektedir.

Eserdeki Anlaşılmayan Bazı Terimler

Hatırat eserleri konu edilen döneme göre kullanan dil, kavram ve terimler içerir. Parpi Özgen’in hatıralarında da bugün anlaşılmayan terimler mevcuttur.

Kitabın ön kapağında “Kızıl Baskı Altındaki Türkeli” alt başlığı vardır. Buradaki “kızıl” Sovyetler Birliği Komünist Partisi anlamındadır. Sovyetler Birliği Türkistan’ı işgal ettiği ve Türk topluluklarını 70 yıl baskı altında tuttuğu için bu şekilde bir ifade kullanılmıştır.

Kitabın ismi “Türkistan’dan Türkiye’ye”deki “Türkistan” ismi günümüzdeki Orta Asya’dır. Orta Asya kavramı 1924’ten sonra Sovyetler tarafından kullanılmaya başlanmış ve kendini kabul ettirmiştir. Öncesinde bu bölge sadece Türkistan olarak biliniyordu. Hatta 1865’te Ruslar bölgeyi işgal ettikten sonra resmi olarak Türkistan Genel Valiliğini kurarlar. 1918’de de Bolşevikler tarafından Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulur. Ancak 1924’e gelindiğinde Türkistan’ı birkaç ulus devletine bölerek bölgeye Orta Asya ismini verirler. Buna rağmen yurt dışındaki Türkistanlılar Kazak, Özbek, Uygur, Kırgız, Türkmen ve Karakalpak topraklarını Türkistan olarak saymışlar. Türkistan geniş bir coğrafyayı içerdiği için Batı Türkistan ve Doğu Türkistan olmak üzere iki kavram kullanılmıştır. Batı Türkistan bugünkü Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan cumhuriyetlerini içeren bölgedir. Doğu Türkistan ise günümüzdeki Çin Halk Cumhuriyeti sınırlarında yer alan Şincan Uygur Özerk Bölgesidir. Eserde bu iki terim çok kullanılmıştır. Parpi Özgen’in Batı Türkistan’a geçtiğini Kırgızistan sınırları (Oş, Özgen, Alay içerisi), Doğu Türkistan’a geçtiğini Kaşgar’a gelinmesinden anlamaktayız. Halktan bahsederken ise genelde Türkler ifadesi kullanılmıştır. Buradaki Türk, Anadolu Türkleri için değil, Kırgız, Özbek, Uygur vs. ayrımı yapılmadan Türkistan coğrafyasında karşılaşılan Türk topluluklarını ifade etmektedir.

Tarih yazımında kullanılmış “basmacı” terimini istiklalciler kendileri için hiçbir zaman kullanmamıştır. Bunun yerine beg (bey), mücahit, korbaşı, milliyetçi gibi ifadeler kullanmışlardır. Bu terimlerden “korbaşı”nın anlamına ve diğer bazı kelimelere biraz daha açıklık getirmek gerekmektedir.

Korbaşı: Basmacı liderine verilen bir unvandır. Sovyet hükümeti tarafından negatif anlamlar yüklenerek kullanılmıştır. Fakat halk ve basmacılar, liderlerini korbaşı olarak sayıyorlardı. Korbaşı kelimesi “yiğit başı,” yiğitlerin başı,” “grubun başı, lideri” anlamlarına gelmektedir. Bu terim ilk olarak 1917’de Türkistan Muhtariyeti kurulduğunda Hokand şehri polis müdürü Ergeş Beg için kullanılmıştır. Türkistan Muhtariyeti 1918 Şubat ayında Bolşevikler tarafından yok edildiğinde polis müdürü Ergeş Beg yanındakilerle birlikte Bolşeviklere karşı mücadelesine devam eder. Bu ilk mücadeleler korbaşı mücadelesi olarak bilindiği için, daha sonra mücadele liderleri için korbaşı kullanılmaya devam edilmiştir.

Dotay: Bu kelime Çincede kale komutanı anlamına gelir. 1930’larda Doğu Türkistan’ın vali, belediye başkanları için kullanılmıştır.

Pansat: Farsça anlamı “beş yüz” olan bu kelime beş yüz kişinin komutasındaki kişi için kullanılan askeri bir unvandır. Basmacıların bazıları yüzbaşı, pansat ve binbaşı gibi unvanları kullanmıştır.

Lira: Türkiye’nin para birimi olduğu aşikâr olsa da, eser içinde Türkiye’de bulunulan zamanlarda kullanıldığı gibi Kırgızistan, Doğu Türkistan, Hindistan, Tibet ve Pakistan’da geçen zamanlarda da birkaç kere lira kelimesi kullanır. Türkiye dışındaki bölgelerde başka para birimleri kullanılmış olmalıdır, ancak eseri yazarken ya da Türkçeye aktarırken hepsi lira olarak verilmiş olabilir. Eserdeki lira kelimesi hangi ülke sınırları içerisindeyken kullanılıyorsa o ülkenin para biriminin kastedildiği anlaşılmalıdır.

Dungan: Çin’de yaşayan Çinli Müslümanlar için kullanılan bir ifadedir. Resmi olarak Hui Müslümanları olarak bilinirler. Huiler, dil ve fiziksel olarak Han Çinlileri ile aynı yapıda olup, İslamiyeti benimsemişlerdir. Dilleri Çince olan Huilerin kelime hazinelerinde çok sayıda Arapça, Farsça ve Türkçe kökenli kelime de mevcuttur. Bunun nedeni Arap, Pers, Türk, Moğol ve Çin kökenlerine sahip olmalarıdır. Günümüzde Çin’in Kansu eyaleti ve Doğu Türkistan bölgelerinde daha fazla yerleşmişlerdir. Ayrıca Türk cumhuriyetlerinde de Dungan azınlıklar mevcuttur. Bu eserde Dunganlar hakkında birkaç kere bahsedilir. Dunganlar – bazı halkların ifadelerine göre Döngenler, Tunganlar, Turganlar olarak da isimlendirilmektedir. Par-pi Özgen’in de hatıratında birkaç değişik isimlerle verilmişti, fakat hepsini “Dungan” ifadesiyle düzelttik.

1“Barpi’nin Farsça “Berfi” (kar) sözcüğüyle ilişkili olmalı. “Kar”, “karsıl”, “kar gibi”, “ilk kar tanesi” gibi anlamlara da tekabül edebilir. Özellikle kışın doğan çocuklarda kullanılan bir isimdir. Oş-Celalabad bölgesinde f’ler p/b’ye dönüştüğünden “Berfi” Parpi’ye dönüşmüş olabilir. Buna ek olarak, “Barpık” kelimesi aynı bölgede “titrek” demek. Bebekliğinde hastalanmışsa ve titremeleri olmuşsa bu ismin kullanılmış olması muhtemel.” Kelime kökenine açıklama getiren Orta Doğu Teknik Üniversitesi Modern Diller Bölümünden Öğr. Gör.Dr. Uğur Köroğlu’na teşekkür ederiz. Anadolu Türkçesindeki “hastalanan insanları ocak denilen kimselerce, ev ilaçlarıyla ya da okuyarak iyileştirme işlemi” ve “çok üşümüş kimseyi, sıcak ve kuru bez, havluyla ısıtmaya çalışmak” anlamlarına işaret eden Harun Özgen’e teşekkür ederiz.
2– Verilen malumatın doğrulunun temini için arkadaşlarım Abdülkadir İnan, Kocağolu Osman, Andullah Taymas mücahitlerden Şir Mehmet Bek ve Kırgız rehberi Parpi Hacı gibi hadiselere bizzat karışan zevata okutuldu. Önsoz. – İhitiyar Muhaç da bunun bir nüshasını ve Kaşgar tarafına geçmelerine tasfiye eden mektubumu Kırgızların baş mücahidi Parpi Beke Fergana Özkend dağlarına götürüp ondan da at üzerinde oturan resimini ve selamlarını Başkurdistan’a döndü. Sonra biz Parpi Hacı ile Türkiye’de buluştuk. Khoten, Tibet ve Hindistan yolu ile gelmişti. Hayatı akıllı bir kahraman destandır. Zeki Velidi Toğan, Hatıralar. Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Ülkelerinin Milli Varlık ve Kültür Mücadeleleri, İstanbul. 1969. Önsöz ve 234 sayfa.
3C. Bötönöyev, “Tüştük Kırgızistandagı Masalık Kollektivdeştirüü Saysatı: XX – kılımdın 20-40 – cıldarı. Kanditaskaya dissertatsıya. (Dktora tezi)., Z. Altımışeva; “1920-cıldardın ayagı, 1930-cıldardın başında Kırgızstandın tüştügündögü basmaçı kıymılı” (Yeni arşiv belgeleri) 2009, No 1. s.7., “1930- cc. Kırgızstandan Kıtayga emigratsiyalık Kıymıldar”, Manas joornal of social studies. Vol. 4. No 1. 2015. “ Kırgızistan’da Basmaçı hareketiyle İlgili yeni Bilgiler (1925-1934). Biligdergisi. Sayı 82, 2017, ss. 96-116., . A. Arstanov. “sovet BiyligininAgrardık Sayasatına Karşı Kırgı Dıykandarının Küröşü1. İzvestiye vuzov. No 9, 2011. s. 158-160. Tagayev. M. “Kulaktar”, “Basmaçılar” cana “Üçiltik” // Kırgızstan Madaniyatı. 1992. No. 49.
4Şer Muhammed, “Hatıralar”. Türkistan Sesi dergisi. 1956-1957. Ankara
5Hasan Oraltay, “Hürriyet Uğurunda Doğu Türkistan Kazak Türkleri,” İstiklal Matbaası, İzmir 1961.
6Halife Altay “ Anayurttan Anadolu’ya”, Ankara, 1998. TC Kültür Bakanlığı yay.
7İsa Yusuf Alptekin “Mücadele hatıraları.” İstanbul 1985. Doğu Türkistan Neşriyat Merkezi.
8Zeki Velidi Togan, “Hatıralar, Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Ülkelerinin Milli Varlık ve Kültür Mücadeleleri”, İstanbul, 1969.
9Çağatay Koçar, “Atayurttan Anayurda Türkistanlılar” Adana, Ekrem Matbaası.
10Hacı Parpi Özgen, “Türkistan’dan Türkiye’ye Hatıralar”, Konya, Yeni Kitap Basımevi.
To koniec darmowego fragmentu. Czy chcesz czytać dalej?