Czytaj książkę: «Süyinbay Aronulı»
Medar-ı İftiharımız
Canseyit TÜYMEBAYEV
Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi
Kazakistan’ın ulu ozanı, Kazak halkının atışma sanatının ustası, şairlik ve sözlü edebiyatın efsanesi Süyinbay Aronulı’nın doğumunun 200. Yıldönümünün uluslararası boyutta kutlanması bizleri memnun etmektedir.
Ülkemizin Almatı ilinin Jambıl ilçesine bağlı olan Kulansaz yaylasında doğan ulu şair Süyinbay, küçük yaşlarında şiire ve söz sanatına ilgi duymuştu. Hayata fakir bir ailenin çocuğu olarak atılarak ve sosyal hayattaki zorlukları çekerek yaşayan ulu ozan, toplumsal problemleri her zaman dile getirmiştir. Eserlerinde bir yandan haksızlık yapan, adil olmayan bey ve töreleri eleştirirken, bir yandan da yaşadığı dönemdeki zorlukları yenebilmenin yeni yollarını halk nezdinde sunarak işlemiştir. Böylece o, atışmalar esnasında halkın yaşayış tarzını, sosyal adaletsizlikleri ele almıştır.
Süyinbay Aronulı’nın yaşadığı döneme kısaca göz atmak onun şiirlerinde işlediği konular üzerinde daha doğru değerlendirmeler yapmamızı sağlayacaktır. Ulu ozan, atışma sanatı alanında tanınarak şiirlerindeki mahareti ile dönemindeki bir çok ünlü şairin üstesinden gelebilmiştir. Bu anlamda genel olarak Türk dünyasındaki, özel olarak ise Kazak ve Türk halklarındaki kültür ve sanat dünyasında “atışma” ecdadlarımızdan kalan değerli ve korunması gereken ortak bir mirastır. Atışma geleneği bugün de ülkemizde canlı ve fonksiyonel biçimde yaşatılmaktadır. Atışma üç ana sanatı ihtiva etmektedir: şiirin irticalen söylenmesi, çalgının çalınması ve şiirin motifine göre müziğin ayarlanması. Bu özellikleriyle ozanlar Anadolu’daki Türk âşıklarına benzerler. Türkiye’de “Âşık Tarzı” olarak tanımlanan gelenek, Kazakistan’da “Jıraulık ve Akınlık Geleneği” olarak adlandırılmıştır.
Görüldüğü gibi, kültür, sanat ve edebiyatta da halklarımız arasındaki benzerlikler, birbirlerimizin aynı kökten geldiğimizin göstergesidir. Bu anlamda kültürümüzün ve sanatımızın tarihini daha iyi irdelememiz ve daha genişçe tanıtmamız gerekir. Manevi ve kültürel zenginliklerimizi sadece birbirimize değil, dünya toplumuna da tanıtmalıyız. Bu açıdan, başta Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY olmak üzere, uluslararası kuruluşlara, ülkelerimizin akademisyenlerine ve devlet adamlarına çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Süyinbay Aronulı gibi medar-ı iftiharlarımız, kardeş ülkelerimizin ortak değerleridir. Dolayısıyla bu değer ve dinamiklerimizi daha geniş kitleye taşımamız, yeni nesillerimize tanıtmamız gerektiğini yine vurgulamak isterim.
Bu vesileyle, Süyinbay Aronulı’nn doğumunun 200. Yıldönümüne ithaf edilen eserin ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki kardeşliğin pekişmesine katkı sağlayacağına inancımın tam olduğunu ifade ediyor, kitabı hazırlayanlara en içten duygularımla teşekkür ediyorum.
Doruk
Düsen KASEİNOV
TÜRKSOY Genel Sekreteri
Yeryüzü dağlarsız düşünülemez. İnsan, dağlar sayesinde gökyüzüyle yarışırcasına hayat sürdürmektedir. Özellikle, yaratılışını Tanrı dağlarıyla bağdaştıran tüm Türk halkları doruklardaki insan olmanın hayaliyle yaşamaktadırlar.
Bu sene Tanrı dağlarının eteklerinde büyüyen, Türk kültür ve sanat dünyasına eşsiz sanatıyla katkıda bulunan, atışma ve destancılıkta adeta bir zirve olan ulu Kazak ozanı Süyinbay Aronulı’nın doğumunun 200. Yıldönümünü kutlamaktayız. Atışma sanatının ustası Süyinbay, hak ve adalet için mücadele veren, toplumu dürüstlüğe ve barışa teşvik eden, Türk dünyasının seçkin söz serdarıdır. Kardeşlik ruhunu yeniden dirilten, birlik ve beraberliği prensip halinde benimseyerek herkesi bu doğrultuda davet eden ve tarihiyle yeni zamanın değerlerini geleceğe doğru taşıyan mümtaz şahsiyetlerdendir.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY, geleneksel olarak Türk dünyasında mümtaz şahsiyetleri her zaman önem vererek anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu itibarla geçmiş dönemlerde Mirza Fatali Ahunzade, Nikolay Katanov, Mahtumkulu Firaki, Abdulla Tukay, Toktogul Satılganov, Mukan Tölebayev Yılı olarak ilan ederek birçok faaliyetlere imza atmıştır. Özellikle ünlü Kazak bestecisi Mukan Tölebayev Yılı kapsamında Türk dilinde sahnelenen Birjan ve Sara Operasının, Türkiye’deki uluslararası opera festivallerinin en çok izlenen ve seyirciler tarafından ilgi gören şaheser olduğunu belirtmek isterim.
Geçen sene Kazan şehrinde TÜRKSOY Daimi Konseyi Bakanlıkları nezdinde alınan kararla bu yıl ünlü Türk yazarı Haldun Taner ve Hakas destancısı Semen Kadışev Yılı olarak anılmaktadır. Malum olduğu üzere, Haldun Taner Yılı’nın açılış etkinliği Ankara’da Opera ve Bale Tiyatrosunda gerçekleşti. Ardından Kazakistan’da Kazakistan Yazarlar Birliğinin Edebiyat Evi olarak bilinen tarihi salonda Haldun Taner Anma Toplantısı düzenlendi. Yine Kırgızistan’da Bişkek’te bulunan Kırgızistan Yazarlar Birliğinin desteğiyle anma toplantıları organize edildi. Kazakistan’da yayınlanan Kazak Edebiyatı ve Almatı Akşamı Gazetelerinde Haldun Taner’in öyküleri Kazak diline çevrilerek yayınlandı ve bundan sonra gösterilen ilginin neticesinde yayınlanmaya devam edilecektir.
Yine Kazan’da alınan karar doğrultusunda doğumunun 200. Yıldönümünü kutladığımız ulu kazak ozanı Süyinbay Aronulı’na ithaf edilen anma etkinliklerini organize etmekteyiz. 19 Haziran 2015 yılında TÜRKSOY Genel Sekreterliğinde “Süyinbay Aronulı 200 Yıl” Anma toplantısı organize edildi. Toplantıda konuşma yapan Kazakistan Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, Almatı Eyaleti Valisi Amandık Batalov, Kazak yazarları Cumabay Şaştayulı, Nurdaulet Akış, Bahtiyar Smanov, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu, Doç. Dr. Nergis Biray, Dr. Cemile Kınacı katıldılar.
Süyinbay toyumuzun hepimiz için kutlu olmasını diler, Türk kültür ve sanat dünyasından çıkan medar-ı iftiharlarımızın çoğalmasını temenni ederim.
Ozanın Sözü Ortak
Amandık BATALOV
Almatı Eyaleti Valisi
Eskiden beri kökü bir olan Türk dili konuşan milletlerin gaye-i hayalleri ortaktır. En zor dönemlerde birbirine destek çıkan kardeş ülkeler arasındaki işbirliği düzeyi en üst seviyede devam etmektedir. Kazakistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan Türk devletiyle ekonomik, sosyal ve kültürel alanındaki ilişkilerimiz gün geçtikçe daha da gelişmektedir.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev iki kardeş devlet arasındaki ilişkiler hakkında şöyle konuşmuştu: “Her ne kadar kader bizleri coğrafik olarak dünyanın dört bir yanına yerleştirmiş olsa da, bizler aynı kökten neşet eden kardeşlerimizi, bir anadan doğduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayız.”
“Sanatkârın eli ortak, ozanın sözü ortak” diye Kazak atasözü vardır. Doğrusu, sanatta sınır yoktur. Manevî değerler herkese ortak mirastır.
Bu sene Kazakistan’da Kazak Hanlığının Kuruluşunun 550. Yıldönümü, 2.Dünya savaşı zaferinin 70.yıldönümü, Kazakistan Halkı Asamblesiyle Kazakistan Anayasasının 20. Yıldönümü devlet düzeyinde kutlanmaktadır. Bununla birlikte ulu kazak ozanı Süyinbay’ın doğumunun 200. Yılında birçok etkinlikler düzenlenmektedir.
Ozan Süyinbay 19.yüzyılın mümtaz şahsiyetlerdendir. Ozanın şiirleri Kazak halkının millî mücadele yolunu ve birçok tarihi dönemleri enfes resmetmesiyle değerlidir.
Milletini kahramanlığa, barış ve birliğe davet eden şairin eserlerindeki derin felsefî bakışlar, söz ve beyan zenginliği, düşünce derinliği itibarıyla Süyinbay’ın söz sanatı, dünya çapındaki paha biçilmez hazine olduğu aşikâr. Dolayısıyla Süyinbay Kazak edebiyatında büyük bir ekol olarak bilinmektedir.
Söz edebiyatının usta temsilcisi olarak bilinen Süyinbay’ın şaheserleri kâğıda dökülerek incelendi ve derlendi. Derlenmesine rağmen bağımsızlık dönemindeki gelişmeleri açısından bilim adamlarının yeniden ele almaları gerektiğini düşünmekteyim.
Bu sene Süyinbay’ı anma etkinlikleri Kazakistan’ın en ücra köşelerinde devam etmektedir. Bu kapsamda Astana’da “Ala dağın Akdoğanı” konulu uluslararası konferans düzenlendi. Bu etkinliğe Türk dünyasından bilim adamları katıldılar.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un öncülüğüyle düzenlenen Süyinbay’ı anma etkinliklerinin her iki kardeş ülke için verimli olduğu şüphesiz. Bu tarihi toplantı, Kazak söz sanatının faziletiyle Türkiye’nin Kazak kardeşlerine olan sevgisini açık göstermektedir.
Dolayısıyla bu etkinliğin, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in “Nurlu yol, geleceğin yolu” halka yapılan seslenişinin kapsamında gerçekleştiğini ifade etmemiz gerekir. Zira barış ve birlik için mücadele veren Süyinbay Aronulı’yı anmakla iki kardeş ülke arasındaki kültürel bağları daha da çok geliştirecektir. Eskiden dedelerimiz “yağmur yağarsa toprak nimetlenir, şair doğarsa halk rızkını alır” derlerdi. Bu açıdan Süyinbay’ın doğduğu köyü ve müzesi yeniden tamirat ve tadilattan geçecek, yeniden kitaplar basılacak ve heykeli dikilecektir. Bununla birlikte, önümüzdeki aylarda ozanlar atışması düzenlenecek ve uluslararası konferans organize edilecektir.
Bu açıdan, TÜRKSOY’un Türk dünyasında kültürel ilişkilerin gelişmesi için yaptığı çalışmaları gerçekten onur vericidir. TÜRKSOY, bizim görüşümüze göre, Türk dili konuşan halkların kültürel ve tarihi değerlerini yeniden ihya eden, gelenekleriyle göreneklere sahip çıkan ve Türk dünyasında ortak projelere öncülük eden kültür teşkilatıdır. Masmavi dünyada sadece dostluk türkülerinin söylenmesini, ülkelerimizin huzur beşiğinde sallanmasını diler, bizleri, birleştiren ve bir araya getiren manevî değerlerimizin çoğalmasını temenni ederim.
Gerçek Ozan
Yrd. Doç. Dr. Yakup ÖMEROĞLU
Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı
Süyinbay Aronoğlu’nun 200. Doğum yılını Ankara’da, TÜRKSOY Salonunda kutlamanın ayrı bir önemi ve anlamı olduğunu düşünüyorum ve böyle bir anma programına konuşmacı olarak katıldığım için kendimi bahtiyar hissediyorum.
Süyinbay Aronoğlu, Kazak âşıklık sanatının en önde gelen isimlerinden biridir.
Aşıkların, Türk halklarının kültür tarihindeki yeri ne ise onu tam hakkıyla gerçekleştirmiş bir isimdir, Süyinbay. Halkın kültürel ufuklarını açma, onları ezgileri ve sözleri ile keder ve kıvançta birleştirme, ortak üzüntüler, ortak sevinçler oluşturma ve yayma, dilin ve kültürün geçmiş ile gelecek arasındaki köprülerini kurma ve başka âşıkların bir halk için kazandırabileceği ne değer varsa Süyinbay Aronoğlu, o değerleri Kazak kültürüne kazandırmıştır.
Türkiye’de âşık sözünün yerine bazen ozan kelimesini kullanıyoruz. Ozmak bildiğiniz gibi geçip öne geçmek, önde gitmek anlamında kullanılır. Türkiye Türkçesinde unutulan bu fiil pek çok Türk lehçesinde günümüzde de halen yaygın olarak kullanılmaktadır. Ozan ise öne geçen, önde giden kişi demektir ki, Süyinbay Aronoğlu tam bir ozandır.
Bu toplantıya gelmeden önce değerli bilim adamlarımız Prof.Dr. Nergis Biray ve Dr. Cemile Kınacı’nın Süyinbay Aronoğlu hakkındaki değerli çalışmalarını okudum. Kendilerinin de müsaadeleri ile bu yazıları Kardeş Kelemler Dergimizde yayınlayacağız. Sizlere de okumanızı tavsiye ediyorum.
Süyinbay Aronoğlu’nun hayatını anlatanlar mutlaka Kırgız ozanla atışmasından bahsederler. Bu atışmada Kırgız ozan sözün sohbetine kapılarak, Kırgız ve Kazak ayırımcılığı yapacak ifadeler kullanır. Süyinbay, çok sert bir tarzda bu ayrımcılığa karşı çıkar ve bir atadan gelen halkların beraber hareket etmeleri gerektiğini bildirir.
İşte bu yüzden Süyinbay Aronoğlu’nun doğum gününün Türk Dünyasının UNESCO’su TÜRKSOY salonunda kutlanmasını çok önemli buluyorum.
O gerçek bir ozandı ve 200 yıl önceden bugünün fikir dünyasına katkı yapacak, Türk Dünyasının yakınlaşması fikrini destekleyecek görüşler ileri sürebilecek kadar bir önde gidendi.
Bu sebeple onu ayrı bir saygıyla anıyor, Türk Dünyası yaşadıkça adının ve eserlerinin yaşamasını diliyorum.
AVCIYIZ BİZ TİLKİ KOVALAYAN
Bu günde yaşım doldu elli sekiz,
Bizler, kayığız; dünya ise, deniz.
Yaşarız biz herşeyimizi ona verip,
Yahu, şu dünya bizim neyimiz?!
Bu fani hayat olsa, yüz yıldan geçmiyor,
Baksana, dipsiz karlar gibi hiç erimiyor.
Avcı ise hiç durmadan tilki kovalıyor,
Geceleyin sonu bulup yoruluyor.
Gitmeyin şu dipsiz dünyanın peşinden,
Bir pul kalır hiç değilse öz kardeşinden.
Malıyla dünyanın izinde yürür isen,
Akıl ile irade kalır, gider yüreğinden.
Dünya, seni yakalayamam ben,
Ulaşsam dahi ne yapabilir ben.
Senin aldatıcı yanını düşünsem,
Yine yerimden kalkamam ki ben.
Hayalsiz dünyanın gördüm lütfunu,
Kazaya bırakmadım düğünle toyunu.
Daha önce altmış yaşımda gördüğüm,
Beş para etmezmiş dünyanın oyunu.
BU DÜNYA, BENİM İÇİN TOPAL GEYİKTİR
Dünya çabuk geçer istemesen de,
Saygı duy, kendine saygılı isen.
Dünya bitmez sen terk etsen de,
Kalır senin hazinen ile definen de.
Bu dünya, benim için topal geyiktir,
Bazen hep koşar, bazen bitiktir.
İzinden takip eden bir okçuyum ben,
Bazen yolu kaybederim, bazen bir hiçtir.
KADININ NUREFŞAN ÇEHRESİ
İnsanlık neye şahit olmadı ki, izleri takip eden,
Dudaklarından inci ile mercan, cevher saçan.
Uzun saçlı, kartal kuşuna benzer bakışları,
Dost ile düşmanın sözü kendilerine ilişmeyen.
Kara gözlü, kızıl dudak, hilal kaşlı,
Ak alın, uzun örgülü, engin bakışlı.
Utangaç yüz, dişi mercan, gümüş kirpi,
Altın şekilli, helva şeker gibi sözü tatlı.
Parlayan gölden uçar kuğu gibi,
Saygısından bağrını açar gül gibi.
Işık etrafında dönen pervane gibi,
Dost eder düşmanını güzelliği.
Ak sungur gibi boynunu uzatıp bakar,
Bir ışık misali gözleri taşlar gibi parlar.
Bir de böyle kadın vardır bakışlı,
Güzel tenli, ince belli, duruşu vakar.
Öterler hep nur pazarında renkli kuşlar,
Dudağından bal dökülen nazlı bakışlar.
Dostuna gönül vermiş şu kadıncağız,
İnadına bırakmaz seni sözüyle çarpar.
Buna şahit olan canlar tabi ki hep coşar.
BULUTA EL SALLADIM
Yirmi beşi atlayıp,
Otuzu da doldurdum.
Arzusuna uydum gönlümün,
Rüzgara karşı koşturdum.
Helezon çizen kartal gibi,
At ipini tutan süvari oldum.
Taştan dağım dönmeden,
Buluta el salladım.
Atışma oyununda
Hep kazanan ben oldum.
Sözlerim güç kazandı,
Malum halka ustalığım.
Kızıl rüya gibi tilkinin
İzinden yürüdüm
Dantela gibi dokudum.
Şairlik yoluna düştüğümden,
Mal ile candan kaçındım!
SÜYİNBAY’IN TAZİYESİ
Tezek Töre’nin çok sevdiği oğlu vefat etmiş. Üç gündür yataktaydı. Millet panik içindeydi. Süyinbay’a gelerek: “Han’ımızın öfkesini senin keskin dilin yatıştırabilir, yoksa bizim elimizden ne gelir?” İşte o zaman Süyinbay: “Hoş öyle olsun. Bir konuşalım bakalım,” diye Tezek Töre’ye gelerek şöyle demiş:
Han Tezek, Yiğit Tezek, Tezek Sultan!
Var mıdır ölmeyenler içinde bir can.
Evladını kaybedip ümidi yitirmişsin,
Değil evlat, senden bir gün uçar bu can.
Sözüme kulak as, ey Tezek Han!
Korkar tabi herkes “Ölüm!” dediğin an.
Evladını kaybedip ümidi yitirmişsin.
Ölmeseydi, nere gitti deden Abılay Han!
Abılay’ın vardı otuz oğlu,
Dünya geçip gitti otuzundan.
Otuzlardan birisi Veli Han,
Ağzından dökülen söz dualı Han.
Evladını kaybedip ümidi yitirmişsin,
Ölmeseydi, nerede Nuralı Han!
Sultan Tezek halen kalkmadın mı,
Süyin’in geldi, hala uyandırmadı mı.
Evladını kaybedip ümidi yitirmişsin,
Evlat gittiyse, Allah böyle hüküm etti,
Kadere taş atıp günahtan arıNmadın mı!
Han Tezek yerinden kalkmaz mısın,
Süyin’in geldi, bu tarafa bakmaz mısın!
Evladı aldıysa, ta Allah’ın kendisi aldı.
Yoksa Allah’a karşı başkaldırır mısın?!
O, Allah, değil evlat, seni de alır,
Evvela, ağzında dolanan sözü alır.
Allah, senden korkan Kazak değil,
Süründürüp seni de mezarına alır.
İmanlı olsun evladın öldü ise,
Kim durdurur adamı ecel gelse.
Ulu Cüz’e hükmeden Tezek idin,
Büyük olamaz mısın, elinden gelse?!
İşte o anda Tezek Töre: “Süyincan, hoş geldin! Neden kalkmam ki, tabi ki kalkarım. Benim yerime sahip olacaktı oğlum, ondan dolayı üzüntü içindeyim. Senin kuş gibi öten sesini duyunca daha iyi oldum, şimdi kalkalım bakalım!” diye yataktan kalkmış.
KARDEŞLİK RUHU
Milleti için yaşayanların evlatları,
Gönüllere taht kurarlar her zaman.
Kavga için yaşayanların evlatları,
Kalpleri amansız kırarlar her zaman.
Aynı boydan evladından vazgeçip,
Düşmanın kötülüğüne sahiplenirler.
Kardeşlik ruhları yükselmiş ise,
Yüzlerine bakarak hep yüzleşirler.
Ağlayarak günleri gün eder ise,
Herkesi teselli ederek bütünleşirler.
JAMBIL İÇİN DUA
Jambıl, dua demiştin, ettim senin için,
Mutlu ol, hayatın bereketli olsun, evladım.
Atı vermek yerine dua etti benim için,
Deme öyle dışarıya çıktığında, evladım.
Eninde Süyinbay’ın yerini alarak,
Ağzın şeker-şerbet içsin, evladım.
Japa ise rencide olmasın darılarak,
Bu duama da razı olsun, evladım.
İYİ İLE KÖTÜNÜN FARKI
İyi erkek elinin malikanesi gibi,
İyi kadın milletlerin annesi gibi.
İyi insana kimse yabancı değil,
Sevgi duyar herkese evladı gibi.
İyi erkek sözüne dikkat eder,
Kartalın uçurumdaki yavrusu gibi.
İyi ile kötünüN farkı aynı değil,
İyi erkek kuzu kürkün yakası gibi.
İyi adamın sözünü herkes metheder,
Meyveli, elmalı erikli ağaÇ gibi.
Kötü adamın gönlü görmez, gözü kör,
Yürür öğle vaktinde yoldan saparak.
Belirtisi kim olursa olsun insanlığın,
“İyi benim!” diye övünürler coşarak.
Kötüler yalancıdır, dedikodusu çok,
Milletine fitne sokarlar bölerek.
Yalanlarla beslediği düşmanları çok,
Yanıp tutuşmayan ağacın ekşisi gibi.
Çarpılırlar herkese dövülerek,
İneklerin delirmiş danaları gibi.
Böylelerin yeri yoktur gönüllerde,
Yılkının uyuz olan alaca tayı gibi.
İyi adam milletinin nazlı keçisi gibi,
Halkının kalın yünlü yorganı gibi.
İyi evladın yüzü olur bembeyaz,
Rusların yanmayan ekmeği gibi.
İyi adamın sözü olur edep dolu,
Deveye yakışan hörgücü gibi.
İyi adama büyük küçük herkes iyidir,
Eskiden beri beraber yaşayan dostu gibi.
İyi adam görünür mevsimlik kuşu gibi,
Kötü adam bozkırın yuvarlak taşı gibi.
“Çolaktan salak kötüdür” derler bizde,
Kötüler düzeltemezler hiçbir şeyi.
İyi adam yabancıyı yakınlaştırır,
Yüzleşen iki dağın köprüsü gibi.
Kötüler yalanları yakıştırır,
Günahlarından haberleri yokmuş gibi.
***
Kaltağa binmiş ise de, er olmaz,
Yakan büyük olsa da, kol olmaz.
Herkes, insandır, herşey mal yine,
İyi ile kötünün huyu aynı olmaz.
***
Er kadrini elini düşünen
Erler bilir demektir.
Cevahir kadrini bilen
Cevherfuruşan demektir.
Hayatta değersiz kalmaz
Paha biçilmez zer gibi söz.
***
Bozkırda yetişen devedikeni,
Yanından geçen deve yer.
Zorlukları yenebilen yiğidi,
Halk içinde dev derler.
Akılsız erler ile yiğitler,
Kardeşleri küstürür.
Akıllı olan yiğitler,
Hataları kestirir.
Darmowy fragment się skończył.