Czytaj tylko na LitRes

Książki nie można pobrać jako pliku, ale można ją czytać w naszej aplikacji lub online na stronie.

Czytaj książkę: «44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan»

Czcionka:

MEHSA MEHDİZADE

Güney Azerbaycan’ın Salmas şehrinde doğdu. Güney Azerbaycan’da Urmu Devlet Üniversitesinde 2002’de yayın hayatına başlayan Uyanıç dergisinin başyazarlığını yaptı. Urmu Devlet Üniversitesinde faaliyet gösteren “Türkçe Şiir ve Edebiyat”, “Şehriyar” derneklerinin aktif üyeliğini yaptı. Türkiye’de uluslarası ilişkiler bölümünde lisans, siyasal iletişim ana bilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2021 yılında uluslararası ilişkiler ana bilim dalında doktora programına başladı.

Öğrencilik yıllarında Millî Hareket’in aktif üyesi olarak çalıştı. 2006, 2011 yıllarında millî faaliyetlerinden dolayı tutuklandı ve bir sene şartlı hapis cezası aldı. 2012 yılından beri Günaz TV’de program hazırlamakta ve moderatörlük yapmaktadır. 2012’den beri ailesiyle birlikte Türkiye’de yaşayan Mehsa Mehdizade, bir çocuk annesidir.

TEŞEKKÜR

Bu çalışmayı Karabağ’ın kurtuluşu uğruna hayatlarını feda eden şanlı Azerbaycan’ımın aziz şehitleri ve gazilerine, Güney Azerbaycan’ın özgürlüğü yolunda ömürleriyle bedel ödeyen Millî Fedailerine, Güneyi ile Kuzeyi ile Karabağ’ın kurtuluşu için tüm cephelerde savaşan, mücadele eden vatanım Azerbaycan’ın tüm evlatlarına sunuyorum…

Çalışan, aynı zamanda eğitim alan bir annenin oğlu olan yaşı küçük büyük adamım, gurbet günlerimin vatanı ve yaşam kaynağım oğlum Savalan BERZİN’e sevgilerimle, teşekkürlerimle…

KISALTMALAR

Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikle aşağıda sunulmuştur.


GİRİŞ

Tarihî olarak Azerbaycan halkının iradesi dışında ve savaş sonucu ikiye bölünen Azerbaycan topraklarının güney bölgesi bugün İran sınırları içerisinde yer almaktadır. İran’da 35 milyonluk bir nüfusa sahip Güney Azerbaycan Türkleri, merkezî Tahran hâkimiyeti tarafından sindirme ve yok sayılma siyasetinin hedefinde olmuştur ancak maruz kaldıkları sistematik saldırılara rağmen tarihî süreç içerisinde “Azerbaycan Vatan Anlayışı” ve “Türklük” bilincinden beslenen muhalif, sivil ve medeni bir hareket olan Güney Azerbaycan Millî Hareketi’nin varlığını günümüzde görmekteyiz.

Kuzey Azerbaycan’da 27 Eylül 2020 tarihinde savaş seferberliğinin ilanıyla birlikte aynı tarihten itibaren cephede yaşanan gelişmeler, Güney Azerbaycan kamuoyu tarafından hassasiyetle takip edilmiştir. İran’ın devlet ve muhalif medyasının Kuzey Azerbaycan karşıtı veya nadiren de olsa tarafsız bilgi yaymaya çalışmaları Güney Azerbaycan kamuoyunun bu medyalara güvenini tekrar sarstığı gibi büyük kızgınlığa da yol açmıştır. Yıllar içinde milliyetçi kesimin hassasiyeti bu kez toplumun geniş kesimleri tarafından hissedilmiş ve tepkiye dönüşmüştür. Cepheden gelen haberler artık Güney Azerbaycan Millî Hareketi’ne mensup sosyal medya kanalları, internet ve uydudan yayın yapan TV ve radyolardan takip edilerek yansıtılmış ve Güney Azerbaycan kamuoyu bilgilendirilmiştir. Coronavirüs salgın vakalarının çok yüksek seviyelere çıktığı, İran’da ekonomik krizin ve geçim sıkıntısının insanların birinci sorunu haline geldiği bir dönemde, İran’ın Ermenistan’a verdiği her türlü desteğin karşısında durmak ve Kuzey Azerbaycan’a destek vermek Güney Azerbaycanlılarının birinci ve hatta tek önceliği olmuştur. Güney Azerbaycan’da da bir arka cephe açıldığını söylemek yerinde olacaktır. İran’da 2019’un kasım ayında benzin fiyatlarının yükselmesine tepki olarak binlerce insanın katılımıyla farklı bölgelerde gösteriler yapılmıştı ancak Güney Azerbaycan’dan gösterilere katılım olmamıştır. Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre İran’ın farklı bölgelerinde 304 göstericinin öldürüldüğü gösterilerde Güney Azerbaycan’da bir hareketlilik görülmemiştir, ancak tam bir sene sonra Kuzey Azerbaycan’ın Karabağ muharebesiyle birlikte Güney Azerbaycanlılar tepkilerini sokaklarda mitingler yaparak ortaya koymuşlardır. Bu konu Güney Azerbaycan toplumunun İran’da Azerbaycan merkezli olmayan muhalif hareketlerle mesafeli olmakla birlikte Tahran merkezli muhalif hareketlerden bağımsız ve ayrı olduğunu göstermektedir. Güney Azerbaycan toplumunun sorunları, öncelikleri ve tepkileri Azerbaycan merkezli ve Güney Azerbaycan’a özel olmakla aynı zamanda diğer muhalif hareketlerden müstakildir. Bu durum ayrıca İran devletinin bir asırlık asimilasyon ve Azerbaycanlılık-Türklük bilincini yok etme siyasetinin iflas ettiğini, Güney Azerbaycan’ın Kuzey Azerbaycan ile olan bağlarının gücünü göstermektedir. Milletinin iradesi dışında bölünmüş bir vatanın, ayrılığa başkaldırışına tanıklık ettiğimiz bir dönemin yaşandığını söylemeliyiz. Karabağ’ın işgal edilmesini, komşu bir ülke veya bölgenin işgali olarak değil kendi toprağının işgali olduğunun bilincinde olan Güney Azerbaycan halkı 44 Gün Karabağ Savaşı boyunca Ermenistan ve destekçilerine karşı Azerbaycan devleti ve ordusunun yanında olduğunu başta İran devleti olmakla birlikte tüm dünyaya bildirdi. İran neredeyse Ermenistan işgalciliğine karşı çıkmanın, devlet tarafından güvenlik suçu sayıldığı tek ülkedir. 44 Gün Karabağ Savaşı boyunca İran Ermenistan dostluk ilişkilerine karşı çıkan yüz binlerce Güney Azerbaycanlı sosyal medya vasıtasıyla ve sokak mitingleri düzenleyerek Azerbaycan’ın halklı savaşında bir vatan cephesi oluşturdular. Aras’ın kuzeyinde Kuzey Azerbaycan topraklarının terör gruplarından temizlenmesi, işgalcilerin kovulma büyük bir hassasiyetle Güney Azerbaycanlılar tarafından takip edilmiştir. Azerbaycan’ın şanlı ordusunun Karabağ’ın her bölgesini işgalden kurtarması Güney Azerbaycan’da büyük bir coşku ve sevinçle karşılanmış, şehit haberleri ise derin üzüntüye yol açmıştır. Karabağ Savaşı, bölünmüş Azerbaycan’ın işgale, işgalciye ve işgalciliğe destek verenlere karşı bir bütün oluşturmuş, birleştirmiştir.

Azerbaycan severliğin, Ermeni işgalciline karşı olmanın suç sayıldığı İran’da, Güney Azerbaycanlılar açtıkları Karabağ Cephesi’nden tüm cezalandırmalara, tehditlere, yaptırımlara ve bedellere karşı meydan okumuşlardır. 44 Gün Karabağ Savaşı sürecinde Karabağ meselesinin Güney Azerbaycanlıların millî meselesi olduğu hakikatinin şahidi olmaktayız. Rahmetli Bahtiyar Vahabzade’nin Azerbaycan toprağının ikiye ayrılmasının sadece kağıtlarda kaldığı ve bir milletin ruhunun bölünmezliğini anlattığı bu mısraların hakikatini yaşamaktayız:

 
Ağalar bilmedi birdir bu toprak
Tebriz de Bakü de Azerbaycan’dır
Bir elin (halkın) dilini, ruhunu ancak
Kağıtlar üstünde bölmek asandır
 

44 Gün Karabağ Savaşı Ermenistan işgalciliği ve terörizmine karşı büyük bir zafer olduğu gibi, Azerbaycan halkının iradesi yok sayılarak ikiye ayrılmış Bütün Azerbaycan’ın, kuzeyi ile güneyinin bir vatan savaşında birleştiğini yaşadığımız tarihî bir zaferdir. Karabağ Zaferi Ermenistan işgalciliğine karşı bir zafer olduğu kadar Bütün Azerbaycan’ın ayrılmasına, kuzey güney olarak bölünmesine karşı bizim tarihî zaferimizdir.

Azerbaycan Cumhuriyeti 1918 yılında kurulmuştur ve 1920’de Rusların Azerbaycan’ı işgal etmesinden 1991 yılına kadar bağımsızlığını kaybetmiştir. Ancak Azerbaycan Bağımsızlık Bildirisi ve Anayasası’na göre, 1991 yılında tekrar kurulmuş olan bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti 1918’de kurulmuş olan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devamıdır. Karabağ Savaşı’na bakıldığında, savaşın konusu, tarafları ve mahiyeti 1918-1920’de, 1987’de tekrar alevlenen–çatışmaların devamında, 1991-1994 savaşında ve 2020 Karabağ Savaşı’nda aynı olmakla birlikte birbirinin devamı niteliğindedir. Azerbaycan’ın ikinci istiklal tarihinin 1991 yılı olduğu ve bu tarihten itibaren resmen tekrar savaşa dahil olduğu için çatışmaların 1987’de başlamasına rağmen, 1991-1994 savaşı olarak 2020 Karabağ Savaşı, hukuki, siyasi ve askerî olarak 1918’de başlayan savaşın devamı niteliğindedir. Ayrıca bu savaşın son 30 yıllık değil yüzyıllık bir geçmişi olduğu göz önünde bulundurulmuştur.

Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için 27 Eylül 2020 tarihinden itibaren başlanan operasyonlar sırasında, 30-35 milyon Azerbaycanlının yaşadığı İran’da, İran’ın Ermenistan’a sıcak yaklaşımına karşı, Güney Azerbaycan kamuoyunun (komuoyu) tepkisini ortaya koymuştur.

Süreç boyunca Güney Azerbaycan Türkleri bir taraftan İran devletinin Ermenistan ile dostça ilişkilerine karşı olduklarını göstermek diğer yandan aynı vatana aidiyet bilinciyle “Azerbaycan Vatan Anlayışına” dayanarak Azerbaycan devlet ve ordusuna desteklerini bildirmek için organize olmuşlardır.

İran sınırları dışında yaşanan bir savaş ile ilgili İran’da Güney Azerbaycanlıların bilinçli ve sorumlu davranışları, bir kez daha Azerbaycan’ın resmî olarak bölünmesi olayını zihinlerde sorguya çekmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM
KARABAĞ SORUNUNUN GEÇMİŞİ

Karabağ’ın Coğrafi Yapısı

“Tarihi Karabağ bölgesi, Azerbaycan’da Kür ve Aras nehirleri ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ile bu bölgeye bağlı ovalardan oluşan bir yerdir” (Aslanlı, 2015: 13). Bu bölge Cebrayıl, Füzuli, Hocavend, Ağdam, Hocalı, Terter, Şuşa, Hankendi illerinden oluşmaktadır. Aslanlı (2001: 394) “Karabağ” ve “Dağlık Karabağ” tanımlarının farklı alanları kastediyor olmasının altını çizmektedir. “Dağlık Karabağ”, “Karabağın” 18.000 km² yüzölçümünün sadece 4392 km²’lik kısmını kapsamaktadır. Karabağ bölgesi coğrafi konumu itibariyle bölgede jeopolitik ve jeostratejik açıdan büyük önem taşımaktadır. “Karabağ, Azerbaycan’ı (kuzey), Ermenistan’ı ve İran’ı (Güney Azerbaycan bölgesi) kontrol edebilecek bir konuma sahiptir. Bölgeyi elinde tutan herhangi bir devlet, Trans-Kafkasya arazisinin büyük bir bölümünü kontrol edebilir” (İbadov, 2007: 78).

Karabağ bölgesi, sularının bolluğu, iklimin güzelliği, toprağının verimli olması sebebiyle tarih boyunca büyük insan kütlelerini kendisine cezp etmiştir. Bölgenin 120 ayrı yerinde maden suyu çıkarılmaktadır. İklim olarak, Karabağ bölgesi orta sıcak kuşak, orta soğuk kuşak ve soğuk kuşak olmak üzere üç ayrı iklim kuşağına ayrılmaktadır. Yazları sıcak kışları ise genellikle soğuk ve kurak geçmektedir. Yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından, maden yatakları ve mineral suları bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bölgede kurşun, çinko, polimetal filizleri, bakır, borit mermer, tebeşir, ateşe dayanıklı kil yatakları da bulunmaktadır. (Aktaş,2001: 17)

Karabağ’ın Adı

Bölge için iki isim kullanılmaktadır. Her iki ismin Türkçe kökenli olduğu bilinmektedir. Bu iki isim “Karabağ” ve “Arsak” olmaktadır. Karaman (2007: 2) ’a göre, Karabağ›a VI. yüzyılda Kür ve Aras nehirleri arasında hüküm süren İskitler Dönemi’nde “Arsak” denilmektedir, ayrıca Türkçe olan kelimenin etimolojisi hakkında; er “erkek, kişi, yiğit”; sak “sağ, akıllı, yetenekli” şeklinde olduğu kaydedildiğini belirtmektedir. X. yüzyılda Çinli bir yazar tarafından hazırlanan «Uygur Seyahatnamesi» adlı eserde «Arsak» ismi geçmiştir.

Bölge için kullanılan Karabağ ve Arsak kelimelerinin her ikisi etimolojik olarak Türkçe kökenlidir. Arsak (Ersak) kelimesinin Ertuğrul, Ardahan, Erdebil, Erak ve benzeri Türkçe kelimeler ile aynı nitelikte olmaktadır. Bu bölge tarihteki Azerbaycan devletlerinden biri olan Albaniya’nın merkezi olmuştur. “Arsak” ismi “Ersak” yani “er” ve sak” kelimelerinin birleşmesinden doğmuştur. “Sak”lar (Sakalar) , o dönemlerde Orta Asya’da ve Azerbaycan’da yaşamış olan Türk kavmidir. (Aslanlı, 2015: 14)

Karabağ kelimesi ise Türkçe olan “kara” ve “bağ” sözlerinin birleşmesinden oluşmaktadır. “Nitekim Şemseddin Sediyev’in aktardığına göre, yabancı araştırmacılardan V. Liokgobitov Transkafkasya’da ki Rus Mülkilerine ilişkin derleme” isimli eserinde Karabağ ismi’nin “ormanlarıyla zengin ülke” anlamını taşıyan iki kelimeden, Azerbaycan Türkçesindeki kara ve bağ kelimelerinden geldiğini ifade etmiştir” (Aslanlı, 2015: 12). Allahverdiyev (2010, 24) Karabağ’ın tesmiyesini bölgede “kara üzüm” yetiştirildiği ve “kara yapraklı bağlar” olduğuna bağlamıştır.

Aslanlı (2015: 16) bazı Ermeni uzmanların Türkçe olan “arsak” kelimesini sahiplenmeye çalıştıklarını hatta fikirlerini şu şekilde izah etmiştir: sadece Azerbaycanlı bilim adamları değil, Batılı bilim adamları da bu ismin Türkçe kökenli olduğunu ifade etmektedirler. Öte yandan bölgenin kendilerine ait olduğunu iddia etmeye çalışan Ermeni uzmanların dayanak olarak yararlanmaya çalıştıkları bölgedeki eski Hıristiyan yapıların tarihî Azerbaycan devleti olan Albaniya devletine ait olduğu da bilim adamlarınca kanıtlanmıştır.

Ermeniler Karabağ’ı işgal etmekle birlikte bölgenin tarihî Türkçe adını da değiştirmeye çalışmışlar, bu Karabağ’ı tarihî olarak gayri meşru sahiplenmenin bir yöntemi olmuştur. Karabağ’ın yerli-tarihî Türkçe coğrafi (dağlar-nehirler-yerleşim yerleri ve…) adlarını değiştirmişler. Karabağ’ın Ermenilere ait olduğunu iddia etseler de yüzyıllardır bölgenin yerli ismi olan “Karabağ” yerine kullandıkları Ermenice bir addan söz etmeleri mümkün değildir. Hurç (2008: 4) ’un da belirttiği gibi uluslararası kuruluşlarca da Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve benzer kuruluşları tarafından kullanılan ad “Karabağ” olmaktadır.

Karabağ’ın Tarihçesi

Karabağ bölgesi, dünyadaki en eski yerleşim yerlerinden biridir. Aslanlı ( 2015: 15) bölgedeki “Azıh” mağarasında bulunan “Azıhontrop” adlı eski insanın yaşının yaklaşık olarak 1. 2 milyon sene eskiye kadar götürülebileceğinin, bilim insanları tarafından kanıtlandığını belirtmekte, ancak en az 300-500 bin yıllık olduğunun da altını çizmektedir. Yine bölgede bulunan “Tağlar” mağarasında da bundan 80-100 bin yıl önceki döneme ait zengin kalıntılar bulunmaktadır. 11. yüzyıla kadar bölgeye çeşitli Oğuz boyları yerleşmiştir. 11. yüzyıldan itibaren bölge Selçukluların akına uğradığı bilinmektedir. “Selçuklulardan sonra Azerbaycan, Atabeylerin egemenliğine geçmiştir. Karabağ, Moğol istilasının ardından İlhanlı devletinin en önemli karargâh merkezi olmuştur. İlhanlı Devleti Dönemi’nde, devletin merkezi Tebriz (Güney Azerbaycan) olurken, yaz mevsiminde Karabağ kullanılmıştır. Bu dönemde, Azerbaycan’ın tümüne yakınında Türk unsurların egemenliğinde olduğu belirtilmektedir” (Özyılmaz, 2014: 195).

13. yüzyılın başlarında Harezmşah Celalettin’in kontrolüne geçen Karabağ bölgesi 1256’dan itibaren İlhanlıların (Hülaküler – Türk devleti) yönetimi altına geçmiştir. 1396’dan sonra ise, Timur’un orduları buraları işgal etmiştir. 15. yüzyıl boyunca bölge bir süre Karakoyunluların, sonra ise Akkoyunluların yönetimi altında bulunmuştur. 16. yüzyılın sonlarında Osmanlılar tarafından alınıncaya kadar, bölge Safevilerin yönetiminde kalmıştır. Safeviler döneminde oluşturulan 4 hanlıktan (bölgesel yapılanma) biri Karabağ Hanlığı idi. 1593 yılında Karabağ-Gence bölgesi 7 sancak, 36 nahiyeden oluşmaktaydı. Bu bölgedeki bin üç yüz toponomik birimin nerdeyse tamamı Azerbaycan Türklerine ait olmuştur. (Aslanlı, 2015: 19)

“1747 yılında Nadir Şah Afşar’ın ölümünden sonra Kafkasya ve Azerbaycan bölgesinde merkezi otorite zayıflamış ve bölge hanlıklara ayrılmıştı” (Attar, 2003: 4). “Gerek Selçuklu döneminde, gerekse bölgede bağımsızlık hareketinin başladığı hanlıklar döneminde, Ermenilere ait bir hanlık ya da buna yönelik herhangi bir siyasal hareketin varlığı söz konusu olmamıştır” (Yıldırım, 1991: 3).

18. yüzyılın ortalarında bölgede Penahali Beyin önderliğinde Karabağ Hanlığı kurulmuştur. 18. yüzyılın sonlarında artan dış saldırılar sonucunda kısa bir süre için (sadece 1797 yılında bir süreliğine) Karabağ bölgesi, merkezi Azerbaycan’ın güney (günümüzde İran sınırları içerisinde yer alan Güney Azerbaycan) bölgelerinde bulunan Gacar Türklerinin yönetimi altına geçmişse de genelde bağımsızlığını koruyabilmiştir. (Aslanlı, 2015: 18)

“XIX. yüzyıl, Rusya’nın Kafkasya’da ilerleyişinin zirve yaptığı dönemdir. Bu dönemde, Ruslar, Kafkasya bölgesine doğru yayılmış ve bu bölgedeki hanlıkların topraklarını ele geçirmeye çalışmışlardır” (Yeşilot, 2008: 10). “İbrahim Han (İbrahim Halil Han) Dönemi’nde Karabağ sorunu açısından kritik önemdeki belgelerden birisi olan “Kürekçay Antlaşması” imzalanmıştır. 1805 yılında imzalanan bu anlaşmaya göre Karabağ Hanlığı Rusya’ya Müslüman Azerbaycan toprağı olarak birleştirilmişti” (Aslanlı, 2016: 19). “Bu anlaşmaya göre Karabağ’ın Rusya’ya vergi vermesi ve Şuşa’da bir Rus garnizonu bulundurması şartıyla, Rusya, Karabağ Hanlığının bağımsızlığını koruyacağını bildirmiştir” (Taşkıran, 1995: 68). “Kürekçay Anlaşması” 14 Mayıs 1805 tarihinde yapılmıştır. Karabağ topraklarının, Rusya tarafından garantiye alınması maddesi ile Karabağ Hanlığının bağımsızlığı kısıtlanmıştır.

Prof. Dr. Ramiz Mehdiyev’e göre, bu olayın ardından İbrahim Halil Han’ın başını kara bulutlar sarmış, Karabağ Hanı’na pek güven beslemeyen Rusya, Karabağ Hanlığının yok edilmesine yönelik planın hazırlıklarına başlamıştır. 1806 yılında İran (Gacar devleti) yeniden Şuşa’ya saldırı düzenlediğinde, kalenin Rus garnizonu komutanı Dmitri Lisaneviç, Karabağ Hanı’nın beklenmedik hareketler yapabileceği bahanesiyle, İbrahim Han’ın oğlu Mehdi Gulu Ağa dışında, tüm han ailesini katletmiştir. Nitekim bu kanlı olay daha sonra Karabağ Hanlığının tam ortadan kaldırılmasına yol açacak gelişmelere önayak olmuştur. (Aslanlı, 2015: 19)

Kürekçay Antlaşması ile birlikte Rusya bu bölgede yerini sağlamlaştırmak için Ermenileri bölgeye yerleştirme politikasını benimsemiştir. Bölgede Gacar İran’ı ile Rus savaşları sonucu “Memaliki Mehruse’ye Gacar” (İran’ın dönem devleti) yenik düşerek 1813’te “Gülistan Antlaşması”, 1828’de ise “Türkmençay Antlaşması” Azerbaycan halkının iradesi dışında yapılmıştır. Bu iki antlaşma ile birlikte Azerbaycan tarihî toprakları ikiye bölünmüş ve Aras nehri sınır olarak belirlenmiştir.

“Türkmençay Anlaşması’nın ilgili hükümleri, Osmanlı-Rus savaşının sonunda imzalanan 14 Eylül 1829 tarihli “Edirne Antlaşması” ile Osmanlı devleti tarafından da kabul edildi. Böylelikle, Revan ve Nahcıvan hanlıkları ile birlikte Karabağ bölgesinin Rus egemenliği altında bulunduğu, Osmanlı Devleti tarafından da resmen kabul edildi” (İşyar, 2004: 207). Antlaşmaları imzalayan, dönemin Türk kökenli devleti, Gacar Devleti’nin, İran’da sona erdirilmesi ile birlikte ise Azerbaycan’ın güneyi Güney Azerbaycan Farsçı Pehlevi rejiminin egemenliğine geçmiştir. Türkmençay Antlaşması ile birlikte Ruslar, Güney Kafkasya’daki hâkimiyetlerini güçlendirmişlerdir. Gacar devletinin zayıflaması ve tahttan indirilmesi ile birlikte ise, Farsların İran’da tek hâkim unsur olması, Güney Azerbaycan’ın Fars İran devletinin egemenliği altına geçmesi ile sonuçlanmıştır.

Karabağ Sorunu

Tarihî Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal etme projesi 19. yüzyıla dayanmaktadır. “Kafkasya bölgesi eski çağlardan bu yana hiçbir zaman Ermenilerin yaşadığı bir alan olmamıştır. Rusya, Kafkasya’da yürüttüğü siyasetin gereği olarak Bizans Dönemi’nden itibaren Erivan Hanlığının hakimiyetinden çıkarılarak, yüzde 73.8’i Müslüman olduğu halde Ermenistan vilayetine çevrilmesini hedeflemiştir” (Kılıç, 2001: 49-50). “Rus Çarı 1. Petro 10 Kasım 1724 tarihinde imzaladığı bir fermanla Rusya’nın Ermeni halkını himaye ettiğini ilan etmiştir. Ermenilerin Rusya tarafından himaye edildiğine dair ilan edilen bu fermanla birlikte, Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesine büyük önem verilmiştir” (Süleymanov, 2013: 87). Rusya Kafkas bölgesinde bir Ermeni devletinin kurulmasının planlarını uzun yıllardan beri yapmaktaydı.

Bugünkü Ermenistan toprakları ve Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi, 19. yüzyıldan başlayarak Çarlık Rusya ve Sovyet Rusya idarelerinde bilinçli olarak tedricen Ermeni nüfusla tahkim edilerek Ermenileştirilmeye çalışılmıştır. Gacar İran’ı ile Rusya Çarlığı arasında imzalanan 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları, Osmanlı-Rus Savaşları ve özellikle 93 Harbi (1877-1878), Ermenilerin Doğu Anadolu ve Kafkasya’daki faaliyetlerini de nüfuslarını da artırmıştır .(Sarıkaya, 2020:7)

Demografik Yapısının Değiştirme Süreci

Karabağ’ın nüfus yapısını değiştirerek Azerbaycan’ın yerli ahalisini kendi topraklarından çıkarma, Ermenilerin bölgeye yerleştirilmesi ve toprak iddiaları 19. yüzyıldan başlayarak Karabağ’ın işgal sorununu oluşturmaya başlamıştır.

Gerek 19. yüzyıl sonunda gerekse 1915 Ermeni sevk ve iskânı sonrasında Kafkasya’ya Türkiye ve Gacar İran’ından gelen Ermenilerin Rusya tarafından eski Erivan vilayeti çevresi ile Karabağ’a göçürülüp yerleştirildikleri bilinmektedir. Nüfus tahkimatı, Türkiye ve Azerbaycan arasında Ermeni seddi oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Doğu Anadolu’dan Hazar’a kadar olan sahada 1912’den 1921’e kadar beş yüz binin üzerinde insanın, çoğu Daşnaksütyun çeteleri tarafından katliam uğradıkları bilinen bir gerçektir. (Sarıkaya, 2020: 7)

Aslanlı (2015: 23) 1967 yılında Ermenistan’ın başkenti Erivan’da basılan “18. yüzyılda Ermeni Rus İlişkileri” isimli kitapta yazılan bu cümlelere dikkat çekmektedir: Daha 19 Mayıs 1783’de, Knyaz G. A. Potyomkin, II. Yekatrina’ya yazdığı mektupta, fırsatını bulur bulmaz Karabağ’ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermek ve böylece Asya’da bir Hristiyan devleti ortaya çıkarmak için gerekenleri yapacaklarından söz etmiştir.

Kafkasya bölgesinin bir kısmını Ermenilere verme düşüncesinde olan Rusya, Ermenilerin eskiden ikamet ettiği Ararat bölgesini uygun görmüş ve toprak talebinde bulunmuştur ancak, Ararat, Rusya’nın ele geçirdiği yerler arasına girmediği için Rusya, bu bölgeden vazgeçerek Ermenileri, Gökçe Gölü ve Karabağ’ı içine alan bölgeye yerleştirmeye karar vermiştir. Bu bölgelerde Ermeni çoğunluğunu sağlamak için ise Rusya iskân ve asimile politikasını uygulamıştır. 1828 yılından itibaren Ermeniler Karabağ’a, Erivan’a ve Nahçıvan’a yerleşerek Azerbaycan’ın demografik yapısının değişmesine yol açmışlardır. Rusya, Nahçıvan ve Erivan hanlıklarını ortadan kaldırarak Erivan merkezli bir Ermeni idaresi kurmuştur. Rusya’nın amaçladığı Ermeni devleti Azerbaycan’ın tarihî toprakları, Nahçıvan, Ordubad ve Erivan Hanlığını içine alan bölgede I. Nikola’nın tasdik verdiği fermanla 1828 yılında kurulmuştur. (Attar, 2005: 38-39)

Karabağ’ın demografik yapısının Ermenilerin lehine değiştirilmesini daha net anlamak için son 200 yıl içerisinde nüfus sayılarını kıyaslamak çok önemlidir. Göçlerden önceki nüfus ile göç sonrası nüfus arasında ciddi farkın bulunduğu açıktır. “1828’de yapılan Türkmençay Antlaşması, gerek Gacar İran’ı, gerekse Rusya, topraklarında yaşayan halkların bir yıl içinde istedikleri yere göç etmesine olanak tanıyan bir hüküm içermekteydi. Rusya, yapılan anlaşmaya dayanarak Gacar İran’ı ve Osmanlı devletlerinin tebaası olan Ermenileri, Kafkasya’ya göçe teşvik etmiştir” (Attar, 2003: 4).

Rusların yaptığı 1832 tarihli nüfus sayımları, Karabağ bölgesinde Türk nüfusunun çoğunluğu, Ermeni nüfusunun ise azınlığı temsil ettiğini göstermiştir. Daha sonra Kafkasya bölgesine yapılan Ermeni göçü ile bu durum değişmiş, bölgedeki Ermeni nüfusu artarken Türk nüfusu azalmaya başlamıştır. 1832 yılındaki ilk resmî Rus sayımına göre Karabağ nüfusunu %64,8’ini Türkler, % 34,8’ini Ermeniler oluşturmaktaydı. (Yıldırım, 1991: 5)

“Rusya’nın uyguladığı göç politikalarına rağmen, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Erivan nüfusunun % 75’i Türk idi” (Se-des, 1988: 65).

1897’de Karabağ’da 29.350’si Azerbaycan Türkü, 18.616’sı Ermeni, 6.875’i diğer kavimlerden olmak üzere toplam 54.841 ailenin oturmakta olduğu anlaşılmaktadır. 1917 yılına gelindiğinde Karabağ, nüfusunun 317.861’i Azerbaycanlı, 143.627’si Ermeni, geri kalanı diğer etnik gruplardan olmak üzere 575.194’e yükseldiğini görüyoruz. Bu nüfus artışını yine bölgeye İran ve Anadolu’dan gelen Ermeni muhacirleriyle açıklamak mümkündür (Aslan, 1988: 52).

1918-1920 yılları arasında gerek Azerbaycan ve gerekse Ermenistan sınırları içerisinde Ermeni saldırılarına maruz kalan yüz binlerce Müslüman, yüzyıllardır yaşadıkları yurtlarını terk etmek zorunda kalarak Anadolu’ya veya Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç etmişlerdir. “Sadece Erivan bölgesinde 1908 nüfus sayımlarına göre 100.000 civarında olan Müslüman nüfus 1918– 1920 tarihlerinde bu bölgeyi terk etmişlerdir” (Hacıyev, 2002: 186).

“1928-1930 yılları arasında Türkiye’den 84.000, İran’dan ise 40.000, Ermeni’nin, Kafkasya’ya göç ettirildiği, toplam süreç içerisinde ise bölgeye, yaklaşık 1.300.000 Ermeni’nin göç ettiği belirtilmektedir” (Aliyev, 2009: 7). “Söz konusu iskân politikalarının sonucunda, kısa sürede gerek Karabağ’ın gerekse Nahçıvan ve Erivan hanlıklarının nüfus yapısı alt üst edildi” (Attar, 2003: 4-5).

Bu kadar büyük göçlerin gerçekleşmesinde Rusya’nın çıkarları bulunduğunu da unutmamak gerekiyor. Bunun yanında buradaki Müslümanlardan da (Türklerden de) önemli bir sayı Gacar yönetimi altındaki topraklara göç ettirilmişti. 1972 yılında Erivan’da yayınlanan “Batı Ermenistan’ın Rusya’ya birleştirilmesi” adlı kitapta, 19 Temmuz 1811 tarihli belgeye göre Karabağ’da 12 bin ailenin bulunduğu ve bunların sadece 2500’nün Ermeni ailesi olduğu belirtilmektedir. Yoğun göçe rağmen, 1832 yılındaki Çarlık Rusyası resmî sayımlarında Karabağ bölgesi nüfusunun % 64.8’i Müslüman (Azerbaycan Türkü), %34.8-i Ermeni olarak kayda geçmiştir. 1823 yılında Rus yetkililerin hazırladıkları başka bir belgede Karabağ bölgesindeki 600 köyün 450’nin Müslüman, 150’nin ise Hristiyan yerleşim birimi olduğu ifade edilmiştir. Aynı kaynakta o tarihte bölgede 20.095 ailenin yaşamakta olduğu, bu ailelerden 15.729’nun Müslüman, 4366’nın ise Hristiyan aile olduğu kaydedilmiştir. (Aslanlı, 2015: 23-24)

Ermenileri 1978 yılında Karabağ’ın Akdere rayonunda, “Bölgeye Gelişimizin 150. Yılı” anıtını dikmekle birlikte aslında bölgeye sonradan geldiklerini kendileri kanıtlamışlardır (Aliyev,1989: 75-78).

Azerbaycan Türkleri Ermenistan’dan (yani, tarihî ata yurtlarından) birkaç aşamada zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Ermenistan (Ararat) Taşnak Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemde bölgenin 1339 yerleşim biriminde yaklaşık 608 bin Azerbaycan Türkü yaşarken, günümüzde Ermenistan’da esir tutulanlar dışında Azerbaycanlı kalmadığını ifade etmek gerekiyor. Hatta yabancı araştırmacılar bile daha Sovyet Dönemi’nde Azerbaycanlı nüfusun özellikle Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’da daha sert ve planlı bir şekilde göçe zorlandığını ifade etmiştir. Bu göç nedeniyle 20. yüzyılın başlarında Erivan nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Azerbaycanlıların oranı, 1989 yılında % 0,1’e kadar gerilemiştir. 1980’lerde bu anıt Ermeniler tarafından yıkılsa da, Ermenilerin bölgeye yerleşmesinin 150. yılını temsilen dikilen söz konusu anıtla ilgili video görüntüler ve fotoğraflar mevcuttur. (Aslanlı, 2015: 51, 24)

Darmowy fragment się skończył.

399 ₽
1,71 zł